Eğitim çalışanlarının aşılanmasının tamamlanmamasına ve kapanma sürecinin heba edilmesine rağmen Milli Eğitim Bakanlığı 16 Mayıs'ta yaptığı yazılı açıklamada okul öncesi eğitim kurumlarında, özel eğitim okul ve sınıflarında, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, sınava gün sayan 8. ve 12. sınıfların kurslarında ayın 17'si itibariyle yüz yüze eğitime geçileceğini ilan etmiştir.

Burada çok önemli olan birkaç nokta vardır:

• Okulları koronadan korumanın ve yüz yüze eğitimi başlatmanın tek şartı öğretmenlerin aşılanması değildir. Okullardaki tüm çalışanların, eğitim emekçilerinin aşılanması şarttır. Ne yazık ki öğretmenler haricindeki okul çalışanlarının adı, aşılanmayla ilgili ne Milli Eğitim Bakanlığı ne de Sağlık Bakanlığı tarafından bugüne dek zikredilmiştir. Ayrıca okulların hijyen açısından da güvenli ve periyodik olarak denetlenir hale getirilmesine ilişkin de somut adımlar atılmamıştır. Temizlik malzemelerinin masrafının bile velilere ve öğretmenlere yıkıldığı gerçeği, birçok okulda kadrolu temizlik personelinin bulunmaması inatla görmezden gelinmektedir.

•   Ayrıca eğitim emekçilerinin aşılanması konusunda da sağlıklı rakamlar açıklanmamaktadır. Devletin haber kurumu olan Anadolu Ajansı'nın en son geçtiği 15 Mayıs tarihli haberde "şu ana kadar, okul öncesi eğitim, ilkokul ve köy okulu öğretmenleri ile bu alanlardaki eğitim çalışanları olmak üzere toplam 499 bin personele aşı randevusu açıldı. Böylelikle, öğretmen ve okul çalışanı sayısının yüzde 40'ına ulaşıldı." denmektedir. Oysa Türkiye'de devlet kadrosunda çalışan 996 bin 814, özel kuruluşlarda çalışan 336 bin 308; yani toplamda 1 milyon 333 bin 122 öğretmen vardır. Yani "öğretmenler ve eğitim çalışanlarının yüzde 40'ı" olarak açıklanan aşılanma oranı, sadece öğretmenlerin yüzde 40'ına bile denk düşmemektedir. Oysa bu konuda yapılması gereken şey rakamlarla oynamak değil aşılamaları eksiksiz olarak tamamlamaktır.

•  Öğretmenler için açılan aşı randevuları yetersiz olduğu gibi plansızdır da. Özellikle 8. ve 12. sınıfların sınav hazırlığı nedeniyle her halükarda açık tutulacağı belliyse bu sınıflarda ders işleyen eğitimcilerin aşıda neden öncelikli tutulmadığı sorusu cevapsızdır. Yine özel ilgiye muhtaç çocuklarımızın eğitim gördüğü kurumlardaki öğretmenlerimizin de bu süreçte düşünülmemiştir. Oysa bu kurumlarda eğitim gören yavrularımızın birçoğunun öğrenme güçlüğü olması ve temas problemi yaşaması nedeniyle maske takmayı alışkanlık edinememiştir ve bu kurumlar öğretmenler için diğer tüm kurumlara göre daha tehlikeli hale gelmiştir. Yani ortadaki aciliyete rağmen eğitimcilere aşı önceliği tanımayan hükümet, eğitimcilere tanıdığı aşı miktarını da mantığa uygun programlayamamış, sınıfta kalmıştır. Ne yazık ki bu plansızlık, basiretsizlik öğretmenlerimizin canına kast etmektedir. 

•  Yüz yüze eğitime geçilecek sınıf ve okulların neden son dakikada açıklandığı, neden daha önceden ilan edilerek veli ve öğretmenlere hazırlanma imkanı verilmediği de cevabı bulunamayan sorular arasındadır. En kritik kararları dahi keyfiyetle ve son dakikada açıklamayı bir ritüel haline getiren hükümet, bu kararıyla da eğitim camiasını yok yere bir telaşa sürüklemiştir.

Eğitim-İş olarak bir kez daha uyarıyoruz:

Pandemi süresince eğitimi ikinci plana itip eğitim emekçilerini aşıda öncelikli tutmadınız.

Eğitimi bir uzaktan, bir yüz yüze sürdürerek yapboza çevirdiniz.

Birçok öğrencinin eğitimden, birçok öğretmenin de yaşamdan kopmasına yol açtınız. Şimdi pandemideki tablo hâlâ ağır olmasına rağmen aşılamayı beceremediğiniz eğitimcilerle yüz yüze eğitime geçileceğini ilan ettiniz. Eğitim çalışanlarının canı ve toplum sağlığı üzerinden zar atmayın!

Yüz yüze eğitim, tüm eğitim emekçileri aşılanmadan, canından endişe etmeden insan yetiştirebilecek hale gelmeden başlatılamaz!

Açık olacağını ilan ettiğiniz okul ve sınıfların eğitim emekçilerini derhal aşılamanız ve sonrasında bu aşılamayı tüm eğitim camiasına yaymanız şarttır. Aksi her uygulama, cinayetten farksız olacaktır!

Eğitim İş