Öğretmen, sınıfın ya da dersin atanmış görevlisidir. Süreç içerisinde öğrencileriyle, velileriyle kurduğu iletişim yoluyla öğretmenlik ve kişilik özellikleri üzerinden saygı, sevgi ve güven kazanır. Bunları kazandığında eğitim lideri olur. Böyle öğretmenlerin yine süreç içerisinde okullarında ve meslektaşları arasında da eğitim lideri olarak benimsendikleri gözlenir.

Bu öğretmenler;
*İletişim bilgi ve becerileri gelişmiş,
*Pedagojik formasyon bilgilerini davranışa dönüştürebilen,
*Mesleğini önemseyen, yaptıklarının ve yapmadıklarının sonuçlarını öngörebilen,
*Model olduğunun bilincinde olan,
*Öğrenmeye açık ve çoklu kaynaktan öğrenme alışkanlığı olan,
*İnsiyatif kullanabilen öğretmenlerdir.

Okullarımızda böyle öğretmenlerimiz var. Böyle öğretmenlerimiz varken, okullarda öğretmenler, yardımcı kaynak yasağı hususunda birçok kanaldan baskı altına alınarak tedirgin edilmektedir.

Çoklu kaynaktan öğrenme alışkanlığı olan bir öğretmenden, tek kaynaktan öğretmesi ve öğrencilerini tek kaynaktan öğrenmeye yöneltmesi, velilerine bu durumu izah etmesi beklenemez. Zümre arkadaşlarının özel okullardaki öğrencilerinin çoklu kaynaktan rahatça yararlandıklarını bilen öğretmenler ortaya çıkan fırsat ve imkan eşitsizliğinden ötürü rahatsızlık duyarlar. Çünkü bu durum sınava dayalı bir eğitim sisteminde, devlet okulundaki öğrencileri dezavantajlı, özel okul öğrencilerini avantajlı kılar.

Yine tek kaynaktan öğrenmeye zorlama, öğrenme alışkanlıkları nedeniyle, ileriki eğitim basamaklarında bu bireyler için ve daha ileriki süreçte bu bireylerden oluşacak toplum için dezavantaj olacaktır.

Bu konuyla ilgili öğretmenlerin baskı altında tutulması, öğretmenlerde kaygı ve strese sebep olmakta, okullarda çalışma barışını bozmakta, öğretmenlerin verimliliğini düşürmektedir.

Eğitim sürecinde insiyatif kullanamayan, kaygı ve strese maruz kalan, mesleki doyum sağlayamayan, özellikle eğitim lideri konumundaki öğretmenleri, özel okullar çok daha yüksek ücretlerle, kolayca bünyesine katmaktadır.

Bu durum, devlet ve özel okul öğrencileri arasındaki fırsat ve imkan eşitsizliğini daha da artırmaktadır.
Bunu gören aileler, olanakları yetersiz olduğu halde çocuklarını özel okullara almak zorunda kalmaktadır.
Kamusal bir görev olması gereken eğitim öğretimin sermayeye açılarak ticarileştirilmesi "müşteri memnuniyeti" ilkesi gereği, eğitimsiz öğretim sonucunu ve uzun vadede ulusal düzeyde, olumsuz bir sürü sonucu beraberinde getirecektir.

Tüm bunların ışığında, ailelere maddi külfet yaratmamak gerekçesiyle, yardımcı kaynak kullanımını yasaklamak anlatılabilir ve anlaşılabilir mi?

Aslolan, eğitim liderleri yetiştirebilmek, onlara güvenmek, uygun eğitim ortamları sunabilmek, bir de insiyatif kullanmalarına izin vermektir.

Ölçülebilir hedefler koymak ve kontrol etmektir.

İyileri elde tutmak ve ön plana çıkarmaktır.

Ramazan YILMAZ
guncelegitim.com / ÖZEL HABER

 

İlgili Haber:


MEB Yardımcı kaynak kullanımı ile ilgili yasaklar değil, ilkeler belirlemeli