Uzun süredir kanser tedavisi gören Sözcü gazetesi yazarı Bekir Coşkun bugün akşam saatlerinde Ankara Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

1945’te Şanlıurfa’da memur bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Bekir Coşkun, Ankara’da Yüksek Gazetecilik Okulu’ndan mezun oldu.

1974'te mesleğe foto muhabiri olarak başlayan ardından emniyet ve parlamento muhabirliği yapan Bekir Coşkun, Günaydın Gazetesi’nde Dokuzuncu Köy adlı köşede yazarlık yaptı.

1987'de Sabah Gazetesi’nde Onuncu Köy başlıklı köşesini yazmaya başladı. 1993’te Hürriyet Gazetesi'ne geçen Coşkun, 2009 yılında Habertürk'e transfer oldu. 2010 yılında Cumhuriyet gazetesiyle anlaşan Coşkun, 14 Mart 2014'te Sözcü'deki ilk yazısını yazdı.

2017 yılı Ekim ayında kanser tedavisi nedeniyle yazılarına ara veren Bekir Coşkun, o tarihten bu yana sağlığı el verdiği sürece Sözcü gazetesindeki köşesinden okurlarıyla buluşmayı sürdürüyordu.

Ankara'da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren gazeteci yazar Bekir Coşkun'un ölümüne ilişkin Ankara Şehir Hastanesi'nden açıklama yapıldı.

Yapılan açıklamada "Ülkemiz basın camiasının kıymetli mensuplarından Sayın Bekir Coşkun, akşam saatlerinde aspirasyon ve buna bağlı solunum durması sebebiyle Ankara Şehir Hastanesi Acil Servisine getirilmiştir. Nöbetçi uzman ekibin yoğun müdahalesine rağmen hayati fonksiyonları geri dönmeyen Sayın Bekir Coşkun hayatını kaybetmiştir. Kıymetli ailesine ve basın camiasına baş sağlığı dileriz" denildi.

Doğa ve hayvan sevgisiyle tanınan Bekir Coşkun 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü'nde son kez okurlarıyla buluşmuştu.

 

Son Kırlangıç…

Son kırlangıç da geçti başımın üzerinden…
Artık mevsim güz…
Güz hüzün zamanıdır…
Canım sıkılır kuşların gidişine…
“Durun nereye, nereye” diye…
Peşlerinden bağırarak koşasım gelir…

Mevsim artık güz…
Gölgeler döndü…
Güneşin eski sıcaklığı yok…
Ayrılık günleridir…
Hüzün taşır gibi beyaz bulutlar dolanıyor başımın üzerinde…
“Durun durun, aceleniz ne” diye…
Kollarımı açıp bulutları tutasım gelir…

Artık sesleri gelmiyor, birbirlerinden uzak durarak ve bağırarak konuşan komşu bostandaki köylülerin…
Bağları bozdular…
Dalında unutulmuş tek tük üzüm taneleri…
Yaşlı saçlar gibi asmalar…
Yazlıkçılar kepenkleri kapatıp gittiler…
Bahçelerde gözden çıkarılmış birkaç eski sandalye, bir plastik masa… Kapının açılmasını boşuna bekleyen aç kalmış tekir…
Benim en çok dalından kopup düşen şu yapraklara canım sıkılır…
“Durun şurada” diye…
Toplayıp toplayıp dallarına koyasım gelir…

Hüzündür güz…
Güneş topraktan, kum sıcaktan, buğday başaktan, kuşlar yuvadan, gül yaprağından, yeşil sarıdan, yaz aşklarından eller ayrılır…
Terminallerde sarılıp sarılıp gidenler var…
Bir kız yüzünü duvara dönmüş, ağladığından utanır..
Ama bugünler ayrılık zamanıdır…
Bu mevsimde daha çabuk ağlıyor insan…
Bahaneye bakar gözpınarları…
Durup dururken bahar yağmurunun ilk iki damlası…
Yaş gözden ayrılır…

Güz hüzün mevsimidir…
Bu ayrılıklar bana göre değil…
Elimde beyaz mendil…
Peşlerinden koşup “ağlamayın…” diye diye…
Tüm ıslak gözleri silesim gelir...

Bekir Coşkun (2011)