Kimse bilmez.
 
Biz öğretmenler nöbet tutarız. Ne alaka değil mi?
 
Öğretmenlerin üç aylık tatilleri bilinir, öğlene kadar çalışıyor bilinir ama okulda ne yapıp ettiğimizden çok az kişinin haberi vardır.
 
Dışarıdan bakan için davulun sesi kulağa her zaman hoş gelir.
 
Peki nedir bu nöbet ?
 
Okulun her katında, bahçede, okul idarecileri ve öğretmenler her teneffüs ve öğlen arası hazır asker vaziyetinde beklerler.
 
Nöbet denince insanın aklına askeri bir durum geliyor.
 
Bizimkinin de pek farkı yoktur. Koridora çıkarsınız karşınıza Ninja potansiyeline sahip, nereden çıkacağı belli olmayan sürü şeklinde 300 ile 600 arası çocuk çıkar.
 
Merdivenleri üçer onar atlayarak bir an önce bahçeye çıkmaya çalışırlar.
 
 Önlerinde ne varsa görmezler.
 
Sınıfta el göz koordinasyonu gelişsin diye mandala boyatıp, kağıttan kurbağa kestirdiğiniz o saftirik çocuk gitmiş,yerine önce ben çıkacağım diyen komando eğitimi almış bir kamikaze gelmiştir.
 
Böyle anlarda insan olup ta uçamamaya çok yanarım Aman çocuğum ,yavaş evladım diyene kadar ortalıktan kaybolurlar.
 
Bahçe nöbetçisi iseniz National Geografic belgeseli izliyor gibisinizdir.
 
Bizim okul 1000 kişi, ama 2000-3000 mevcuda sahip okullar var.
 
Yani o kadar çocuk sürekli koşup, oradan oraya atlarlar.
 
Işık hızının ölçümü yapılıyor sanırsınız.
 
Hani bir alet var böyle basınca yerde mavi bir ışık oluyor, hızlıca hareket ediyor. Aynen onun gibidirler. Garip sesler çıkarıp , koşarlar. Zil çalar. Önce bulundukları yerde bir çığlık atarlar. ( İnanın neden yaptıklarını hala çözemedik. Çok merak ediyoruz )
 
Sonra daha çok çığlık atarak içeri girme kaosu yaşanır.
 
Uçarak çıktıkları sınıfa, hava hücum saldırısı yapıyormuş gibi girerler.
 
Koşarak diğerlerinin önüne geçmeye çalışırlar.
 
Dur yavrum, yavaş demeniz, düdük çalmanız hiçbir işe yaramaz.
 
Nöbetçi öğretmen olarak sorumluluklarınız saymakla bitmez. Her gelen size bir şey sorar.
 
Girişte nöbetçi isen danışma memuru gibi akıllarına geleni sorarlar.
 
Mesela bizim öğretmen geldi mi derler? Siz kimsiniz? Sizin öğretmen kim?
 
Biz sanki orada muhtarız, bakınca kütükten kim kimin öğretmeni anlıyoruz.
 
Sürekli bir şikayet halindedirler. Üstelik dinleyip dinlemediğinize bile bakmazlar. O bana vurdu, şu beni ittirdi, öğretmenim gelir misiniz sınıfta kavga çıktı, zil çaldı mı? Bunun gibi daha yüzlerce soru sorarlar.
 
Siz bin kişiye cevap verirsiniz, bin birinci de artık tepenizdeki tas sağa sola oynamaya başlamıştır. Siz hadi sınıflarınıza ,girin içeri falan dersiniz. O kapılar elli kere açılıp kapanır mı? Üstelik dan dun vura vura…
 
Kapıdan bakıp bakıp öğretmen geliyor diye çığlıklar atılır.
 
Nöbetçi öğretmen olarak yapacaklarınız say say bitmez.
 
Koridorda sinek uçup, çocuğu ısırsa sorumlusu sizsinizdir.
 
Burnu kanasa size sorulur. Görmedim, laf dinlemiyor bunlar demek gibi bir şansınız yoktur. En ufak bir olayda veli gelip kimse görmüyor mu, ne yapıyor bu öğretmenler diyecek kadar da severler sizi…
 
Kıyamazlar suçu başkasına atmaya.
 
Merdivenlerden inerken nasıl olup sağlam kaldıklarına inanın yılladır şaşarım.
 
Yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.
 
Koşma evladım dediğinizi bile duymazlar.
 
Benim böyle durumlarda güvenlik tedbirim Ayetel Kursi okumak.
 
Allah’ım sen koru, amin diyorum. İnanın başka sansınız yoktur
 
Bugün giriş nöbetçisiyim. Kapıda bekliyorum. Velilere içeri girmeyin diyoruz.
 
Okula mı yolluyorlar, askere mi uğurluyorlar belli değil zaten
 
Anne ya da baba çocuğun çantası, beslenme çantası, ceketi ne varsa tam teçhizat yüklenmiş.
 
Çocuğu da sırtında getirecekmiş ama yer kalmamış maalesef. Kapıya kadar getirdiği çocuğa öncelikle bin tembihle başlıyor eziyet.
 
Kavga etme e mi ? Öğretmenini dinle e mi ? Derste konuşma bak... Hava soğuk sakın bahçeye çıkma… Atkını çöz boğazıdan... Sakın koşma e mi… Bak terleme.. zaten hastasın Arkadaşlarınla kavga etme e mi..?
 
Çocuğun artık haa haaa deyip geçiştirdiği, söyleneni anladığından bile şüphe duyduğum bir hali oluşmaya başlar.
 
Sonra öpme faslı başlar. Suratı yeni doğmuş buzağı yavrusu gibi, öpe öpe rengi gider. Çocuk gider. Arkasından bakınılır. Sonra bir dua okumaya başlar. Mır mır içinden içinden. Arkasından birde üfler. Sen girmeyin içeri dedikçe kale duvarlarına dayanmış Tellioğulları gibi oradan buradan kaçıp girerler.
 
Yok para vereceğim, sınıf annesiyim, çocuk beslenmesini unutmuş, suyu bende kaldı gibi bahanelerle içeri dalarlar.
 
Çocuğunun kavga ettiği birileri varsa yakasından tutup on dakikada terbiye etme gibi bir bilinçaltı tekniği uygularlar.
 
Siz müdahale edersiniz üstüne laf yersiniz...
 
Teneffüs biter. Derse girersiniz.
 
Sınıf zaten yerçekimsiz hava ortamı gibidir. Böyle havalarda uçarlar. Gürültüden artık kulaklarınız uğuldar.
 
Günün sonunda sinir krizi nöbeti geçirmiş gibi olursunuz.
 
Hele benim gibi tikleri olan biriyseniz kaşınız gözünüz oynamaya başlar. Bütün sigortalarınız atmıştır. Altı aylıkken kapanan bıngıldağınız hafiften açılmaya başlar. Beynin sağ ve sol lopları kayısı kıvamına gelmiştir.
 
Bazılarınız abarttığımı düşünebilir. Bizim tanıdığımız öğretmenler var, hiç böyle değiller gayet aklı başındalar diye aklınızdan geçebilir.
 
İnanmayın arkadaşlar. İnanmayın. Gizli delidir onlar.
 
Eve gidince kendi kendilerine konuşuyorlardır.
 
Hatta benim gibi cevap bile veriyor olabilirler. Hehh heee
 
İşte tüm bunlara rağmen o sevimli halinizi hep korumanız gerekir.
 
Biraz sesini yükselt hocam çocuğumun psikolojisi bozuldu diye gelirler.
 
Bizim psikolojimiz yok sanki. Bizim ki şamandra… Batar çıkar bir şey olmaz tabi.
 
Bugün çocuklardan birinin başı yarılmış. Kafasından kanlar akıyor.
 
İlk müdahaleyi hemen yaptık. Dedim nasıl oldu?
 
Öğretmenim arkadaşımın dişi kafama geldi dedi.
 
En az iki santimlik açık var. Tam tepe noktada.
 
Oğlum emin misin?
 
Arkadaşın kim dedim?
 
Okulda deve falan mı var?
 
Kimle nasıl oynuyorsunuz?
 
Yani bayağı bir çaba ister o açıklığı oluşturmak.
 
İnanın bunun gibi belki otuz tane olay olur.
 
Ama sizin sevimli Adile Naşit halinizin bozulmaması gerekir.
 
Psikolojinizin ise hiç bozulmaması gerekir.
 
Sonuçta bu duruma da alışırsınız. Hatta fazla sakinlik bize göre değildir. Aksiyon ararız  
 
Çocuklar sevimli ve güzeldir. Her zaman söylerim.
 
Hiç sıkılacak zamanınız yoktur.
 
Hangisi nereden uçarak çıkacak diye bakınmaktan zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.
 
Hadi ben kaçar :)
 
I love Ninja
 
I love kamikaze
 
I love Adile Naşit :)

Yazan: Tülay Olcum

 

Son dakika:


Seçimden önce bekleyenlere şok! AK Parti’den 3600 ek gösterge açıklaması

 

Sizin İçin Seçtik:


Erdoğan: Öğrenciye kendi öğretmeni kurs vermeyecek!