Neslihan ERDOĞDU

“19. yüzyıl okulları ve 20. yüzyıl yöntemleri ile 21. yüzyıl çocuklarına öğretmenlik yapamazsınız.” sözü sanırım çok anlamlı. Öğretmenlik; insan, teknoloji ve bilgi içeren bir meslek olduğuna göre, an be an değişimi hedefleyen bir yaklaşımla uygulanmalıdır. “Ben öğretmenim, bunca senedir öğretmenlik yapıyorum, ben her şeyi biliyorum.” tavrı öğretmen açısından bir sona gidiş yaklaşımıdır ve dönemi bitmiştir.

Öğretmenler 20 ya da 10 yıl önce öğretemedikleri gerçeğini fark ediyorlar. Kullandıkları yöntemlerde, yaklaşımlarda değişiklik yapmaya açık olmaları gerektiğini fark ediyorlar. Bunu yaptıklarında öğrencilerin ilgilerini çekebileceklerini biliyorlar ve çocukların ilgisini çektiğinizde işte o noktada gerçek öğrenme gerçekleşiyor.

Bu Noktaya Nasıl Geldik!

Değişen dünya, teknoloji, globalleşme, bilgiye erişim kolaylığı…

Çocuklar bugün çok farklı bir dünyada yaşıyorlar ve çocuklara ulaşabilmek için teknolojiyi çok iyi kullanabilmeye ihtiyaç var. Teknolojiyi bilmeyenler o çocukları kaybedecektir. 21. yüzyıl becerilerinden ve geleceğin okullarından bahsedebilmek için teknolojiyi çok iyi kullanabilen bir öğretmen kitlesinden bahsedebilmek gerekiyor.

Ülkemizdeki yapıda şöyle tip öğretmenler var;

    Yeni gelişmeye açık ve mesleğini bilinçli seçmiş ve mesleğini en iyi şekilde yapabilmek için her türlü bilgiye ve gelişmeye açık genç öğretmenler.
    Genç ama bu mesleği zorunluktan seçmiş, ara kariyer olarak görüp uygun zamanda meslekten ayrılma potansiyeli olan öğretmenler.
    Deneyimli ve olabildiğince çağa ve yeniliklere ayak uydurmaya çalışan öğretmenler.
    Deneyimli, mesleki derinliği ve birikimleri olan, bununla beraber teknolojiye ve yeniliklere uzak öğretmenler.
    Yenilikçi öğretim fikirleri ve ilgi çeken içeriklerle öğrencilerini sınıfa bağlayan öğretmenler.

Öğretmen Artık Sadece Bilgi Kaynağı Değil!

1990’ların başında öğretmen bilgi kaynağıydı ama artık değil. Bugün öğretmenlerin temel fonksiyonu bilgi vermek değil bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmaktır. Öğrencilerin doğru bilgileri nereden edineceklerini, bunları nasıl sentezleyeceklerini öğretmek önemli bir fonksiyon haline gelmiştir. Öğrenci ile birlikte öğretmen de araştıran, sorgulayan bildiği ile yetinmeyen bir anlayışta olmalıdır ki ara açılmasın.

Öğretmenin değişen koşullar ve teknoloji karşında kendisini güncellemesi için de sürekli neler oluyor, ben neredeyim, neye ihtiyacım var, bunlara nasıl ulaşabilirim, kendime ne katabilirim, neyi daha farklı sunabilirim diye sürekli değişim duygusunda olmaları gereklidir. Aslında öğretmenin kendine koçluk etmesi gereklidir. Bunun için de sorgulayıcı bir bakış açısı ile gelişime ve değişime odaklı bir öğretmenlik / kolaylaştırıcılık rolünü öncelikle kendi üzerinde uygulamalıdır.

Öğretmenin Kendisine Sorması Gereken Sorular Neler?

    Teknolojiye ne kadar hakimim ve dersim içinde ne kadar kullanıyorum?
    Bunun yanıtı” akıllı tahta kullanıyorum, slayt hazırlıyorum, ara ara filmler gösteriyorum tam ben iyiyim” ise yanlış yaklaşım…Teknoloji ile her an uğraşmak ve takip gerekli olduğu için bunu nasıl sürdürülebilir hale sokabilirim? Bununla ilgili ne tür ortamlar var?
    Dersimi nasıl daha farklı işleyebilirim?
    Nasıl anlatsam öğrencilerimin daha çok ilgilisini çekebilirim?
    Onların gündemlerindeki oyun, uygulama vb. ile nasıl ilişkilendirebilirim?
    Öğrencilerimin sürekli meraklı kalmaları için ne yapabilirim?
    Öğrencilerimle nasıl bir katılımcı bir işbirliği ortamı yaratıyorum?
    Öğrencilerimi bilgi tüketicisi değil, bilgi üreticisi haline nasıl getirebilirim?
    Örneğin; Facebook’u dikkat dağıtan bir mecra olarak görmek yerine ilgi çeken bir hale nasıl çevirebilirim?

Öğretmenlerin Z Kuşağı olarak tanımlanan bu hedef kitle ile çalışabilmesi için onlara uyumlanması kaçınılmazdır. Z kuşağı, “günlük hayatta sürekli değişim” istiyor. İş hayatını da durağan değil, geçişli planlıyor. Belki de onlar için meslek seçimi diye bir kavram da kalmayacak… Deneyim onlar için esas ve zaten aynı anda pek çok şeyle birden uğraşabiliyorlar. Sürekli değişim ve öğrenme dinamiklerine doğan ve bunu yaşayan öğrencilerin geleneksel, stabil ve sıkıcı öğretmenler ile yol kat edebilmeleri mümkün değil.

Öğretmenlerin Hatta Tüm Eğitimcilerin Kendilerini Güncellemeleri İçin 6 Öneri

1. Gelecekte neler olabileceğini ve eğitimin nereye doğru evrildiğini fark ediyor muyum? Fütüristik bir yaklaşım kazanmak için ne yapmalıyım?

2. Öğrenciler ne konuşuyor, nerede konuşuyor neden hoşlanıyor bilmeli ve öğrenmelidir. Hem ortak paydada buluşabilmek hem de varsa zararlı noktaları saptayabilmek için.

3. Kişisel gelişimine yatırım yapmalı ve kendisine mutlaka bir vizyon kazandırmalı ve iş dışı uğraşlar bulmalıdır.

4. Öğretmenin, öğreten değil kolaylaştırıcı olduğunu bilmek ve onlardan önde değişikliklere ve yeniliklere ulaşmaya çalışmak için yollar bulunmalıdır.

5. Öğrencilerden öğrenebilecek şekilde ego yönetimi yapabilmeli, uyum becerileri geliştirebilmelidir.

6. İşimi gerçekten seviyor ve eğleniyor muyum? Belki de en başta sorulması gereken bir soru…Eğer sizi öğretmenliği sevmiyorsanız, işinizle mutlu olmaz ve eğlence katmazsınız, bunu bir görev olarak yaptığınızda enerjiniz öğrencilerinize de geçer ve keyifsiz tatsız tuzsuz bir ortam doğar. Hedef kitlenizin odağı eğlence unutmayın.

Güncelleme fikri için kendiniz, yapmak istedikleriniz ve vizyonunuzdan başlamak en doğrusu olacak gibi görünüyor.

classloom.com