Ben kendimi bildim bileli yatıyorum. Sadece pandemiyle beraber değil, öncesinde de yatıyordum zaten. Devlet de sağolsun, yattığım yerin hakkını iyi veriyor hani. Doymak nedir bildiğim yok, hazineyi bana bağlasalar gözüm yine de doymaz. Bi şey ürettiğim de yok, devletin bir yarasına merhem olduğum da. Anca konuşmayı bilirim, bir de her yıl katır yüküyle zam alırım. Çocuklara da muzır neşrıyattan başkaca bir şey öğrettiğim yok. Bakmayın siz çocukların okulda bir şeyler öğreniyormuş gibi göründüğüne, onların hepsini ana babasından öğreniyo çocuklar. Allah'tan bir de Google var. Yoksa hepten cahil kalacaktı çocuklar.

Eğitimmiş, terbiyeymiş, ahlaki değerlermiş, kişilik gelişimiymiş falan hepsi boş işler. Sınavda çıkıyor mu bunlar. Anca laf. Şu devlet diyorum bütün okulları kapatsa, hepimizi işten atsa bütün toplum rahatlayacak, en çok da ben rahatlayacam. Ama işte şu maaş yok mu! İnsan nasıl bırakır öğretmen maaşını. Her ayın on beşinde yattığım yerden bi çuval para. Bu dünyada işimiz iş de bakalım öbüründe ne olacak halimiz.

Bugün beş saat sol yanıma yattım, iki saat yüzükoyun horlamışım; çocukların altışar saat sırtüstü yatışları vardı, onlara yardımcı oldum. Akşamdan beri yarınki yatışların talimini yapıyoruz ailecek. O kadar yoğun yatıyoruz ki eve misafir almayı bırakın yatmaktan dışarı çıkacak zaman bulamıyoruz artık. Yanlarım ağrıdı yatmaktan. Yarın diyorum balkonda yatayım, iki çocuğun yatışı var sabahtan; evde yatacak yerimiz yok. En güzeli de ne biliyor musunuz: sabah sekizde iki saat yatıyorum, sonra on ikide bir saat daha yatıyorum, ikide bi daha yatıyorum, akşam beşte bi daha yatıyorum. Hayır yani yata yata da bi  yere kadar; insan sıkılıyor. Geçen gün yine yatıyoruz böyle bütün sınıf, dalmışız rüyaya; bir ara öğrencilerden biri horlamaya başladı, dedim valla iyi alıştın ha sen de yatmaya!

Aldığımız bir çuval para. Külliyen zararız devlete. Hocaya danıştım, maaşın fazlasını ne yapayım diye, ihtiyacından fazlasını infak et dedi. Baktım bi çuval para bana yetmiyor zaten. Çocuğun özel okulu, yazlığın bahçıvanı, kışlığın bekçisi,  hanımın yatı, oğlanın katı; borsası, arsası, arabası derken baya baya masraflıymışım ben. Allah'ım dedim devlete zeval vermesin, bugün de iyi yattık çok şükür ne kaldı ki şurda ay başına. Hem bir dünya zam da verdi devlet. Bu ayki maaşımla bi yazlık daha alayım diyorum. Nasılsa alıştık yatmaya. Yazın da güneşe karşı yatarım.

Ben de isterdim aslında daha ulvi bi iş yapmayı ama elimden başka bi iş de gelmez ki. Allah'ın şanslı kuluymuşum demek ki kapağı atmışım milli eğitime oh gel keyfim gel. Derse girsem de para girmesem de para. Hele okulları bir görseniz, bildiğin beş yıldızlı otel. İstediğin odada yat. Sabah bahçe manzaralı yatıyoruz, öğleden sonra güneşe karşı uyukluyoruz. Yetmiyor akşam evde ertesi günün yatak yorganını hazırlıyoruz. Bi keyifli ki sormayın. Hatta bazen haftasonu bile toplanıp uyuyoruz. Biz uyurken de güzel yurdumun cefakar insanları cephede vatan kurtarıyor, cephe gerisinde vatan uğruna kendini harap ediyor. Onlar olmasa halimiz duman.

Neyse ki aynı uykuyu uyuyup aynı rüyayı gördüğümüz insanlar hâlâ bize inanıyor. Bu uykunun sonu güzel bir sabaha çıkacak ve bu toprakların baharı bizim uykumuzla gelecek. "Alimin uykusu cahilin ibadetinden üstündür" hadisinin ışığında bütün öğretmen camiasına iyi uykular diliyorum, bütün cahil güruhunu da güneşimizin önünden çekilmeye davet ediyorum.

Erhan Çamurcu
Kaynak: ogretmensitemiz.com