Gerginlik yüzüne yansımıştı. İçeri girdiğinde “buyur” ettim. Tanışma faslı yapamadan direkt konuya girdi ve “Başkanım, ben bu bakanlığın ne yapmak istediğine bir türlü akıl sır erdiremedim. Sorularıma cevap verebilecek bir bakanlık yetkilisi arıyorum. Benim durumumu anlayacak ve benimle aynı durumda olanların psikolojisini kavrayacak kimse yok mu bu bakanlıkta” diye sordu.

“Hocam, sorun nedir?” dedim.

“Başkanım, sorun, bakanlığın ne yapmak istediğine akıl sır erdiremem” dedi ve devam etti:

“Bakanlık öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğini uzun süredir güncellemedi. Norm kadro yönetmeliği zamanında yayınlamadı. Zamanında yayınlanmadığı için birinci il içi ve il dışı yer değiştirmelerde sorunlar yaşandı. Yönetmeliklerde gerekli değişiklik yapmayınca önceden açıklanan takvim de çok anlamsız kaldı. İl içi yapıldı. Zamanında norm güncellenmediği için bir daha il içi yapıldı. Özür durumu atamaları yapıldı. Yer değiştirme takviminde olmamasına rağmen özür durumu atamaları ile neredeyse aynı dönemde resen atamalar yapıldı. Basından resen atama yapıldığını duydum. Bir baktım ki Diyarbakır’a atamam yapılmış. Önce Diyarbakır’a gitmek istemedim. Yapacak bir şey yok, gidip başlayacaksınız denildi. Mecburen atandığım yeni görevime gittim başladım. Aradan bir iki gün geçmeden daha önce açıklanan takvimde olmamasına rağmen bakanlık ikinci il dışı olacağını açıkladı. Bakanlığın yazısına baktım ki başvuruda bulunamıyorum. Sebep şu: Resen atamam sonrasında ‘gidip görevine başlamak zorundasınız’ demeleri üzerine ilişiğimi kesip yeni görevime başlamam dolayısıyla ikinci il dışına başvuramıyorum. Gidip başlamayanlar başvurabiliyor. Soruyorum, ben neden başvuramıyorum. Yeni görev yerine başladığınız için teknik açıdan bu mümkün değil deniliyor. Ben ‘sizlerin uygulamaları nedeniyle mağdurum, bu nasıl uygulama, adalet bunun neresinde’ diyorum. Bana, ‘yapacak bir şey yok, ‘üzgünüz’ diyorlar.”

Peş peşe ara vermeden sıraladığı cümleleri, nefes almak için kestiği bir anda “ne içersiniz” diyorum. “Çay” diyor. Kolonya ikram ediyorum. Kalkacakmış gibi oturduğu eğreti pozisyonundan yaşadığı stres belli oluyor. Derin nefes alıp birden “uufff” diye verdikten sonra koltuğa sırtını yasladı.
Çaylar geldi…

“I am sorry!” he. Var mı böyle bir şey başkanım.
Başkanım. Dünya çapında “silahla atıcılık” yarışması yapılmış ve elemelerden sonra finale 3 kişi kalmış.

Finalde; ağzına sigara verilmiş bir adamı karşıya dikmişler ve “buyrun” demişler.
-Birinci yarışmacı silahına koyduğu tek mermi ile hedefe nişan almış ve sigaranın ucundan vurmuş ve “I am Jhone” demiş.

-İkinci yarışmacı öncekinden daha hızlı hareket ederek nişan almış ve az önce ucu vurulan sigaranın geri kalan kısmını adam sigarayı değiştirmeden vurmuş ve “I am Smith” demiş.

Sıra Temel’e gelmiş. Adamın ağzına yeni bir sigara vermişler. Temel atış yapar yapmaz adam yere yığılmış. Herkes ‘ne yaptın’ der gibi Temel’e yönelmiş.

Temel ise “I am sorry” demiş.

Başkanım, bizim durumumuz bu.

Gayet rahat bir şekilde “I am sorry” yani. Bu bakanlıkta insan kaynakları politikaları ne zaman yola girecek ve çalışanlar ne zaman “İşte bu kardeşim, işte bu” diyecek Başkanım?
…
Kimi dinlesem, son cümlesini, “Bakanlık ne yaptığını bilmiyor. Bir adım sonrasını planlayamıyor ve günübirlik yaşıyor. Çünkü bakanlıkta hafıza sıfırlandı” diye bitiriyor.

Öğretmen atama biriminde çalışanların neredeyse tamamına yakını en az 5-6 yıldır bakanlığın bu biriminde çalışan insanlar. Hafıza bakanlıkta mevcut. Sorun, süreç planlamalarında bütün bileşenlerin sürece dahil edilmemesinde ve plansız çıkılan yolda öngörüsüzlükten arızalar baş göstermekte, yolda lastik tamiri yapılmaya çalışılmaktadır. Bürokratlar açısından bakıldığında, belki de en uyumlu çalışacak bürokratların sayısının azımsanmayacak ölçüde olduğu bir tablo var. Bakan açısından bakıldığında, iletişime açık ve çözüme endeksli bir bakan var. Müsteşar açısından bakıldığında, eşi öğretmen olan öğretmenleri en iyi anlayan biri var. Bakan yardımcısı yine öyle. ‘Peki, sorun nerede’ diyeceksiniz. Sorun, koordinasyonsuzluk, günübirlik planlama ve nasıl olması gerektiği konusunda ‘biz biliriz’ anlayışına teslim olmada.

Okullar açılıyor. Yönetici görevlendirme süreci dönem ortasına kadar sürecek. 1. sınıfa verilen öğretmen, yönetici olduğunda, öğrencinin 1-2 ay içerisinde öğretmeni değişecek. Alan değişikliği, yeni öğretmen ataması, eğitim öğretim başlamışken gerçekleşecek. Okul yöneticileri birkaç kez ders programı değiştirmek zorunda kalacaklar.

İl dışı ve özür durumu atamalarında, doğuda bir ilçede 700’ün üzerinde öğretmen tayin olup ayrılmış durumda. Yeni atanacak olanların ihtiyacı karşılayıp karşılayamayacağı ve ne kadar ücretli öğretmene ihtiyaç olacağı belirsiz. Ücretsiz kitaplar ülke genelinde ilk günden masalarda, ücretli öğretmenler ise görev almak için boşlukları kollayarak yine sırada olacaklar. Ne yapılacaksa yapılsın ama eğitimde her şey okul başlamadan bitirilmelidir.

Şubelerimizin programlarına gittiğimde, ‘personel hareketi’ eksenli konularda yaşanan sorunlar dile getirildiğinde, “İşlerin düzene gireceğini ümit ediyorum. Çünkü İnsan Kaynakları yeni bir organizasyon içerisinde. Bakanlık ‘Öyle bir sistem kuracağım ki, göreceksiniz her şey saat gibi işleyecek’ diyor. Bu zor değil, ben de buna inanıyorum” demiştim.

2014 yılı “Öyle bir sistem kuracağım ki, göreceksiniz her şey saat gibi işleyecek” sözünün 2015’e devrettiği bir yıl oldu.

I am sorry…

Ramazan Çakırcı 
Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı