CHP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğitim" başlığıyla paylaştığı videoda projesini anlattı, Milli Eğitim Bakanlığını Merkez Bankası gibi bağımsız bir yapıya dönüştürerek "içine asla siyasetin girmeyeceği bir kurum haline getireceğini" söyledi.

 

Türkiye'nin geleceği için çalışmaya devam etmek zorundayız

Kılıçdaroğlu, videoyu Twitter hesabından "Türkiye'nin geleceği için çalışmaya devam etmek zorundayız. Bizi paramiliter hiçbir yapı yolumuzdan alıkoymamalı. Bugün Türkiye'nin en can yakıcı konusuna, devrimsel bir proje ile yanıt veriyorum. Eğitim" notuyla paylaştı.

"En önemli reform Milli Eğitim Bakanlığını gerçekten dünyada kabul görmüş pedagojik kuralla göre yönetmek ve siyasetin etkisinden arındırmak" diyen Kılıçdaroğlu, "Eğitimde yapacağım en büyük devrim, Milli Eğitim Bakanlığını, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gibi bağımsız bir yapıya dönüştürerek içine asla siyasetin girmeyeceği bir kurum haline getirmektir" ifadelerini kullandı.

 

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:

"Sevigili halkım, sevgili gençler, bugün sizlerle uzun süredir üzerinde çalıştığım hayati bir meseleyi konuşacağız; eğitim meselesi. Kim olursak olalım, neye inanırsak inanalım, eğitimin bu ülkede berbat olduğunu ve çocuklarımızı sakatladığını hepimiz biliyoruz.

 

Eğitim sistemi tam 17 kez değişti.

Eğitim sistemimiz çok uzun yıllardır sistematik bir biçimde tarumar edildi. Son 20 yılın faturası ise çok ağır oldu. Bu iktidar 8 kez milli eğitim bakanı değiştirdi. Eğitim sistemi tam 17 kez değişti. İnanabiliyor musunuz buna! Sanki yapboz tahtası. Bugün eğitimden ne öğrenciler mutlu ne öğretmenler ne de veliler. E nasıl mutlu olsunlar? Böylesine hoyratça tüketilmiş bir eğitim sisteminden kim mutlu olabilir ki?

 

Anneler babalar eğitim masraflarının altında ezildi

Sevgili halkım, işin bir başka acı yönü daha var. Türkiye'de bir ailenin üstlendiği eğitim harcaması OECD ortalamasının iki katından fazla. Düşünün hem halkı fakirleştirdiler hem de eğitim harcamasını OECD ortalamasının iki katına çıkardılar. Anneler babalar eğitim masraflarının altında ezildi. Çocuklarına yetemiyor olmanın yürek burukluğunu yaşar oldular.

Bunu kendimden bilirim. Yoksulun elinden bu fırsatı alırsanız bir daha kendi hayatını değiştirme ihtimali bırakmazsınız. Bakın Türkiye'de 3,5 milyon çocuk eğitimin dışında. Bu ülkede evini geçindirmek için eğitimden koparılan çocuklar var. Ekonomiyi batıranlar bu çocukları yoksulluk döngüsüne hapsettiler. O çocukların kendi anne babalarından daha iyi bir geleceğe sahip olma şansını ellerinden aldılar.

Tüm sorunların farkındayım, çözümler için de uzun süredir çalışıyorum. İlan ettiğimiz Ortak Politikalar Mutabakat Metninde eğitime dair çerçevemizi çizdik. Fakat çok daha fazlasını hayata geçireceğiz. Ben bugün o politikaları anlatmayacağım. Vaktiniz varsa onları okur incelersiniz. Ben bugün eğitimde yapacağım en büyük devrimi açıklayacağım.

 

MEB bağımsız bir yapıya dönüştürülecek

Düşündüm taşındım, iyi eğitimin en büyük düşmanı nedir diye. Çok basit bir yanıtı var bunun: Siyaset.  Eğitimi siyasi saiklerle yönetmeye kalkarsan o sistem çöküyor. O zaman en önemli reform Milli Eğitim Bakanlığını gerçekten dünyada kabul görmüş pedagojik kuralla göre yönetmek ve siyasetin etkisinden arındırmak. Yani siyasi partilerin siyaset üstü milli konularda hadlerini bilmesi ve o alanlara siyaset sokmaması. Yani özetle eğitimde yapacağım en büyük devrim, Milli Eğitim Bakanlığını, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gibi bağımsız bir yapıya dönüştürerek içine asla siyasetin girmeyeceği bir kurum haline getirmektir.

Kapıları siyasi müdahalelere tamamen kapalı olacak bu yapı sayesinde eğitimi eğitimin yıldız uzmanları ve onların oluşturduğu kurullar yönlendirecek. Bu kurullar eğitim politikalarını ortaya koyacak. Milli Eğitim Bakanlığı icracı bakanlık olacak ve teşkilatı yönetecek.

 

Eğitimde siyaset değil liyakat esas alınacak. 

Ekonomide şampiyonlar ligi takımı nasıl gece gündüz ülke ekonomisi için çalışacaksa bizim şampiyonlar ligi kadrosu da eğitimde gerçekleştireceğimiz büyük sıçrama için çalışacak. Kadrosu diyorum dikkat edin, kadromuz demiyorum. Çünkü bu kadro siyasi olmayacak. En iyileri toplayacağız. Hem Türkiye'de hem dünyada çok ses getirmiş Türk eğitimcilerle yapacağız bu işleri. Öyle bir bakan gidip yeni bir bakan gelince sistemi hallaç pamuğu gibi atamayacak. Bir hükümet gidip yenisi geldiğinde eğitim sistemini kafasına göre delik deşik edemeyecek. Eğitim politikaları dokunulmaz bir liyakat esasıyla yönetilecek. Ve kısa, orta, uzun vadeli makro ve mikro planlamalar doğrultusunda tüm hamleler hayata geçirilecek. Bu dokunulmazlığı kanunla güvence altına alacağız. Eğitimde siyaset değil liyakat esas alınacak. 

 

Öğretmenlerimizin yetkinliği kadar refahı da iyileştirilecek

Eğitim fakültelerinin niteliğini de bu doğrultuda hızla yükselteceğiz. Öğretmenlerimizin yetkinliği kadar refahı da iyileştirilecek. Çünkü bu aynı zamanda çocuklarımızın yetkinliği ve gelecekteki refahı demek.

 

Devlet okulları hızla toparlanacak.

Peki sonuç ne olacak? Devlet okulları hızla toparlanacak. Hızla kalite artacak. Anne babalar gönül rahatlığıyla çocuklarını bu okullara verecek ve özel sektörle rekabet edebilecek bir eğitim niteliği ortaya çıkacak.

 

Mesleki eğitim sistemini yeniden inşa edeceğiz

Bu devrimin çok önemli bir kolu da mesleki eğitim. Ülkemizin bir işsizlik problemi var. Ama ondan öte bir sorunumuz daha var, o da mesleksizlik. Gençler iş bulamıyor. İşverenler de işe uygun mesleki bilgi, birikim ve özgüvene sahip yetkin eleman bulamıyoruz. İşte bu kısır döngüden hızla çıkacağız. Hem kadim mesleklerimizi hem günümüzün ihtiyaçlarını hem de bugün var olmayan geleceğin mesleklerini kapsayacak şekilde tüm mesleki eğitim sistemini yeniden inşa edeceğiz. Tüm meslekler radarımızda.

Almanya ve Finlandiya gibi ülkelerin onlarca yıl önce çözdüğü gibi tüm dünyadaki en iyi mesleki eğitim uygulamalarını çalıştık ve Türkiye'ye uygun muhteşem bir sistem hazırladık. Uluslararası standartlarda eğitim ve uluslararası geçerlilikte diploma veren yepyeni bir model çalıştık. Gençlerimizin mesleki diplomaları tüm dünyada geçerli olacak. Kazandıkları bu yetkinlikleri ülkeden kaçmak için değil dünyayı görmek ve ülkelerine dönüp uygulamak için kullanacaklar. Hatta bu eğitim uygulamalarını zaman içinde ihraç eder hale de geleceğiz.

 

Güçlü ve etkin bir eğitim sistemi

Bu konu bundan önce sizlerle paylaştığım tüm plan ve projelerin kalbini oluşturuyor. Çünkü dünya ile rekabet etmemizi sağlayacak o atılımları ancak güçlü ve etkin bir eğitim sistemiyle başarabiliriz. Göreceksiniz iktidara gelir gelmez başlatacağımız eğitim devrimi sayesinde ülkemizin her yerine büyük bir enerji yayılacak. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına hak ettiğimiz şekilde gireceğiz. Çocuklarımıza umut dolu bir gelecek inşa edeceğiz. İşte bu yüzden haydi diyorum.

Haydi Türkiye'm."