Akıllı telefon sahibi 12 yaşındakilerin oranı ise yüzde 69. Telefon sahibi olmadaki bu yükseliş ve bununla bağlantılı olarak artan ekran zamanı, uzmanların ve benim gibi telefonların çocuklar için kötü olduğunu düşünen insanların endişelerini artırıyor. 

Son birkaç yılım, ülkenin pek çok yerindeki ebeveynler ve öğretmenlerle, çocuklar ve sosyal medya hakkında konuşmakla geçti. Okullarda kendi rızası olmadan paylaşılan çıplak fotoğraflardan telefon bağımlılığına kadar her konuda hikâyeler dinledim. Öğretmenler, çocukların telefonlarını bırakamamalarının sınıf zamanını kesintiye uğrattığını, sayısız tartışma ve yanlış anlaşılmaya neden olduğunu söylüyor. Herkes aynı sorunun cevabını arıyor: Ne yapacağız?

Zor olmasına rağmen, hemen herkes ekran zamanın sınırlanmasından yana. Bunu yapmaya kalktığınızda ise çocukların adeta uyuşturucuları ellerinden alınan bağımlılar gibi davrandıklarını söylüyorlar. Fakat çocuklara hiç telefon vermemeyi sorgulamaya başladığınızda herkes duraksıyor: Ebeveynler “Bunu nasıl yapabiliriz?” diye soruyor. “Bunu yaparsak çocuklarımızın bir sosyal hayatı olmayacak. Modern dünyada hiç var olmayacaklar.”

Bu öğrendiklerimizi şimdilik bir tarafa bırakıp, telefonları olmazsa çocukların başka neler yapamayacaklarına bakalım. Saatlerce rahatsız edici ve dikkat dağıtıcı konuşmaların yapıldığı konuşma gruplarının bir parçası olamayacaklar. Oysa karşılıklı diyaloğun kalitesini artıran ve sosyal bağları derinleştiren yüz yüze etkileşimin yaşandığı birebir ilişkiler kursalar çok daha iyi olacaklar. Giderek artan oranda cinsellik dünyasına ilk adımları olmaya başlayan çıplak fotoğrafları gönderme ve alma şansı bulamayacaklar. Erken yaşta çıplak fotoğraf değişimi neyse ki “yeni bir flört türü” olarak normalleştirilmiyor, bunun bugün çoğunlukla baskı ve zorlama ortamında gerçekleştiği açıkça anlaşıldı. Bunun insanların hayatlarını mahvetme tehlikesi de cabası.

Telefonlar çocukların internette izlenmeden gezinmelerini mümkün kılar. Konuştuğum çocukların çoğu cihazlarını izleyen ebeveyn aplikasyonlarını atlatmanın yollarını bulmuştu. Ayrıca açık söylemek gerekirse pek çok ebeveynin dikkati zaten sosyal medya yüzünden o kadar dağınık ki ya da sosyal medyanın masum olduğuna o kadar güveniyorlar ki, çocuklarının online olarak neler yaptıklarını kontrol etmiyorlar bile.

“14 yaşındaki oğlum cinsel içerikli şeyler izlemiyor” diye iddia eden bir babayı hatırlıyorum. Bunu çok duydum. Bu baba daha sonra, oğlunun cep telefonunu kontrol ettiğinde gün içinde defalarca böyle içerikler izlediğini gördüğünü bildirdi bana. Cinsel içeriklerin çocuklar üzerindeki etkileri hakkındaki düşünceniz ne olursa olsun (araştırmalar kız ve oğlan çocuklarında, cinsel şiddete karşı hoşgörüye neden olabildiğini söylüyor), toplum olarak yasalarla hemfikir olduğumuz gibi, çocuklar bu tür içerikler izlememeliler. Ancak telefonla, ne zaman ve nerede isterlerse izleyebilirler. Kızlardan, okulda bu tür içerikler izleyen oğlanlar görmenin ne kadar yaygın olduğunu dinledim.  

Uygunsuz içerik sadece cinsel içerikli olmak zorunda değil. Uygunsuz içerikler halihazırda YouTube ve bütün sosyal medya platformlarında mevcut. Cep telefonu olan bir çocuk, kaçınılmaz olarak ailesinin, gördüğünü bildiğinde dehşete düşeceği bir şeyi görecektir. “Uygunsuz içerikler konusundaki vaatlerine rağmen YouTube halen çocuklara ulaşan şiddet içeren görüntüler, uyuşturucu ile ilgili içerikler, ırkçı dil ve cinsel olarak özendirici içerikler yayınlamaya devam ediyor,” diyor Washington Post gazetesi. Common Sense Media’nın araştırması, gün içinde en çok YouTube videosu izleyen çocukların sayısının dört yıl öncesine göre iki katına çıktığını ve video izlemeye ayrılan sürenin günde bir saate çıkarak ortalama iki kat arttığını raporladı. Ve evet, bunlar genellikle en sevdikleri pop şarkıcılarının ya da en sevdikleri televizyon programlarının videoları; fakat bazen de aklınıza gelebilecek en korkunç şeylerin videoları.

Erken yaşta akıllı telefonlara maruz kalma, duygusal etkileri olmadan gerçekleşmez. Ya da gerçek olamayacak şekilde mükemmel, mutlu ve muhteşem olan hayatını sosyal medyada sürekli paylaşma baskısı olmadan. Bu baskı özellikle, araştırmalara göre cep telefonu ve sosyal medya kullanımıyla ilişkili kaygı ve depresyon ve hatta intihar oranlarındaki artışla mücadele ettikleri görülen kızlar için çok tehlikeli olabiliyor.

Fakat elbette gidin ve 11 yaşındaki çocuğunuza cep telefonu alın.

Bunda ne yanlış olabilir ki?

Nancy Jo Sales, Vanity Fair dergisi yazarı ve American Girls: Social Media and the Secret Life of Teenagers (Amerikan Kızları: Sosyal Medya ve Ergenlerin Gizli Yaşamı) kitabının yazarıdır.

egitimpedia.com