Kimbilir kaçıncı ‘Bay Her-Şeyi-Bilir’, “Demek öğretmensin ha?” dedi. Ses tonundan, bunun ardından ne söyleyeceğini anlamıştım. “Bütün yaz tatil yapmak hoş olmalı” diyerek dudak büktü.

Kendisi benim nasıl efsanevi bir işim olduğunu sanıyordu bilmiyorum ama hayatımda bütün yaz tatil yaptığım olmadı hiç.

Eğitimle İlgili Yazın Yapılan 9 İş

Bütün yaz kokteylini yudumlayan, bir sonraki ders yılı için hazırlanmadan tatil yapan öğretmen efsanesini kim başlattı bilmiyorum ama varlarsa bile bu öğretmenlere hiç rastlamadım.

İşin aslı, öğretmenliğe başladığımdan beri (öğretmenlik benim ikinci kariyerim) bazı yaz ayları hayatımın en yoğun geçen aylarıydı. Bunun çeşitli sebepleri var:

1. Yaz okullarında çalışıyoruz.

Şunu kabul edelim, kimin biraz ek gelire ihtiyacı yoktur ki? Bu yüzden çocuklarla günde birkaç saat ders yapıyor, bu derslere hazırlanmak için de zaman harcıyoruz. Orada bulunduklarına kızan öğrencilerle dolu sınıflarda takviye kurslarının yanı sıra kredi tamamlama dersleri veriyoruz. Tatil yapmıyoruz. Dahası, kendi sınıfımızdan ve araçlarımızdan uzakta oluyoruz ve en fazla bir ay kadar birlikte olacağımız öğrencilerle yeni bir öğrenme ortamı oluştuyoruz.

2. Bölüm ve müfredat toplantılarına katılıyoruz

Bu yaz çoğumuz bölgelerimizdeki Ortak Performans Ödevlerinin not derecelerinin geliştirilmesi ya da revize edilmesi üzerinde çalışıyoruz. Yeni öğrencilerimizi, elimizde bulunan, öğretmenler tarafından geliştirilmiş sınavlara hazırlamak için seçenekler ve multimedya metin setleri hazırlamamız gerekebilir.

3. Ders programımızı geliştiriyoruz.

Eskimiş, hantallaşmış ya da pek içimize sinmeyen derslerin ve ünitelerin üzerinde çalışıyor, bunları değiştiriyor ya da tamamen programdan çıkarıyoruz.

4. Yeni dersler için kaynak kütüphaneleri oluşturuyoruz.

Yeni dersler için ilham verici şeyler, öğrencilerin işine yarayacak araştırma kaynakları bulmak için zaman harcıyoruz. Örneğin yıl boyunca -Eylülden Hazirana kadar- bilgisayarımın masaüstü, kaynaklar, başlıklar ve yazın yeni dersler için fikir ararken karıştırmayı düşündüğüm bağlantılarla doluyor. Facebook ve Twitter hesaplarımı, güncellemeleri takip eden programları ve blogları dolaşıyorum. Ders yılı başladığında zamandan kazanabilmek için, proje tabanlı ünitelerin hazırlıklarını yazın yapıyorum.

5. Okullarımızın satın aldığı yeni teknolojileri ya da ders programlarını öğreniyoruz.

Bazen, okul açılmadan önce anlamak istediğimiz yeni ders programlarını yaz aylarında çalışıyoruz. Buna ek olarak pek çoğumuzdan, örneğin iPad kullanılan bir sınıf düzeninden Chromebook kullanılan bir düzene geçmemiz isteniyor ve bu yeni teknolojilerin derinlemesine ve verimli bir şekilde kullanılması için çok daha önceden uğraşılması gereken süreçler oluyor.

6. Yazıyoruz, blog güncelliyoruz ya da okuduklarımıza yorum yapıyoruz.

İnternet üzerindeki ilişkilerimizi, ders yılı boyunca mesleki işbirliğinin daha kolay olabilmesi için internet üzerindeki ilişkilerimizi canlı tutuyoruz. Ne de olsa, her şeyin cevabını hemen yakın çevremizde bulamayız. Her türlü öğrenme ortamını canlı tutup geliştirmek zorundasınız. Kaynaklar her yerde bulunabilir.

7. Profesyonel gelişimimizi sürdürüyor ya da başkalarına yardım ediyoruz.

Kurslara ya da internet üzerinden verilen derslere katılıyor, uzmanlığımızı paylaşmak için kişisel gelişim çalışmalarını sürdürüyoruz. Kendi adıma yaz aylarında daha fazla Twitter ve Google Hangout görüşmeleri yapıyorum. Sanal dünyada 365 gün-24 saat eğitimle ilgili bir konferans bulmak mümkün!

8. Bir sonraki yıl için sınıfımızın ortamını düzenliyoruz.

Kötü Ruh filmindeki o mutfak sahnesini hatırlıyor musunuz? Hani masanın ve sandalyelerin tavana yapıştığı sahne? İşte Ağustosta sınıfımıza geldiğimizde bizi buna benzer bir sahne karşılıyor. Ama günler sonra gelen öğrenciler için durumun böyle olmadığını söylemeye gerek yok. Okulun ilk günü, ders yapmaya hazır harika sınıflar sihirli bir şekilde çıkmıyor ortaya. Bunun için daha erken gelip, sınıfımızı yoluna koymamız gerekiyor. Günlerce sıraları oradan oraya çekip düzenliyor, panolarımızı yerleştiriyor, rafları tekrar yerine takıyor, nasıl olduysa başka bir sınıfa gitmiş olan eşyalarımızı bulup yeniden sınıfımıza getiriyoruz.

9. Tazeleniyor ve enerjimizi yeniliyoruz. Bu doğru.

Yıl sonuna gelindiğinde öğretmenler tatil için can atar. Yaz okulunun sonuna gelindiğindeyse, o efsanevi iki aydan geriye planlama, hazırlanma, öğrenme, düzeltme ve (evet) dinlenmek için sadece üç hafta kalmış olur.

Öğretmenler Yıl Boyu Öğrenirler

Tekrar benim ‘Bay Her-Şeyi-Bilir’e dönelim: Ona gerçekten, yıl boyu benim yaptığım işi yapmak isteyip istemediğini sormalıydım. Ben yıl boyunca ortaokul öğrencilerimin peşindeydim. Gerçekten biraz molayı hak ediyorum! Bununla birlikte, kendime karşı dürüst olmam gerekirse, bunu nasıl yapacağımı bilemiyorum.

Ne de olsa, bir öğretmen gibi düşünmenin sonu yok. Öğretmenliği seviyorsanız, Haziran ayında her şeyi bir kenara bırakıveremezsiniz.

Sınıftaki kütüphanenizi zenginleştirmek için kitaplar aramaya devam edersiniz. Önemli bir haber yayınlandığında bayideki son New York Times’ı almak için hemen sokağa fırlarsınız çünkü gazeteyi derste belge olarak kullanmak istersiniz. Ders planlarınıza katkı sağlayabilecek malzemeler ya da eşyaları toplarsınız.

Doğrusu yılın on ayında yaptığımız işi yapabilmemiz için gerçekten molalara ihtiyacımız var. Kalan iki ay zaten işimizin diğer önemli kısımlarına harcanıyor.

Öğretmen olmayanlar, öğretmenliğin bir insanı ne kadar yorabileceğini anlamıyorlar. Hiç bir Amerika başkanının makamına oturduğu ve makamını bıraktığı zaman çekilmiş karşılaştırmalı fotoğraflarını gördünüz mü? İşte, öğretmenlik de bunun gibi bir şey. Günlerini yüzlerce çocukla geçirmek, yetişkin insanların yapısında olmayan bir şey. Bir yetişkinin duyularını bu kadar sık ve tutarlı bir şekilde açık tutması çok yorucu.

Her şeye rağmen, her yıl, yaz tatili yapamadan, sınıflarına dönüp birliklerine katılmak için can atan insanlarız biz, bunu öğretmenlik onuru için yapıyoruz.

Hepinize üretken, çok şey öğrenip az da olsa dinlenebildiğiniz bir yaz diliyorum.

Siz “tatilinizi” nasıl planlıyorsunuz?

egitimpedia