Nöbet görevi, eğitim ve öğretim çağındaki çocukların gözetim ve denetimini yapmaya yönelik eğitim ve öğretimin içinde zorunlu ve doğal bir uygulama olduğundan işin mahiyeti gereği sorumluluk gerektiren bir görevdir. Bu görev, birçok yükümlülüğü de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla tüm öğretmenlerimizin de kabulünde olduğu gibi nöbet görevi eğitim ve öğretimin bir teferruatı değil; ayrılmaz bir parçasıdır. Hal böyle olunca haftalık okutmakla yükümlü olduğu ders yükünün üzerinde çoğu kez norm kadro sayılarının hesaplanmasında haftalık 21 ders saatinin ölçü alınması ve 31 saate kadar ikinci bir norm kadro verilmemesi hallerinde günde 6, bazen de 8 saat derse giren bir öğretmenin bunun üstüne bir de nöbet görevi yüklenmesi karşısında bu görevden verimlilik beklenemeyeceği açıktır. Nitekim nöbetçi öğretmen, okulda gerçekleşen herhangi bir olumsuzluğun hesabının ilk sorulacağı kişi olarak görülmüş, hakkında soruşturma açılan, açığa alınan, ceza verilen öğretmen haberi gündelik hayatımızın bir parçası olmuştur.

Bütün bu yaşananlara rağmen Bakanlık konunun önemini ve ciddiyetini kavramaktan uzak yasak savar bir anlayışla öğretmenlerin nöbet görevlerini adeta bir dayatmaya hatta angaryaya dönüştürmüştür.

Bilindiği üzere Anayasa’nın  “Zorla çalıştırma yasağı” başlıklı 18. maddesi “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır” demektedir. Bu maddenin gerekçesinde ise “Angarya, kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasıdır” denilmektedir. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı” başlıklı 4.maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz” diye yazmaktadır.

Anayasanın ve uluslararası sözleşmelerin gösterdiği durumu öğretmenlerin nöbet görevine uyarladığımızda, ortada zorla çalıştırma ve temel görevin dışında bir işin angarya biçiminde öğretmenlere dayatılması gerçeği karşımıza çıkmaktadır. İşte Eğitim-İş, tam bu noktadan hareket ederek, diğer meslek gruplarında tutulan her nöbetin ücretlendirildiği gerçeğini de dikkate almış ve öğretmenlerin nöbet görevinin ücretlendirilmesini talep etmiştir.

Konunun uzun yıllardır farkında olan öğretmenin bu mağduriyeti ilk kez bir sendika tarafından dile getirilmiş öğretmenin çalışma koşullarının iyileştirmesi adına eylemli mücadeleye girişilmiştir. Eğitim-İş bu mücadeleyi başlattığında bugün üye sayılarıyla önde gözüken sendikalar böyle bir mücadelenin destekçisi olmak şöyle dursun; önceleri konuya duyarsız kalmışlar; karşı çıkmışlar, sendikal hakkını kullanarak nöbet tutmayan Eğitim-İş’li öğretmeni bakanlığa şikâyet etmişler, cezalar vermişler ancak sonradan öğretmenler içerisinde yankı bulan ve doğal destek yaratan bu eylemlere ilerleyen süreçlerde ister istemez ortak olmak zorunda kalmışlardır. Sendikamız bu halden hiçbir zaman şikâyetçi olmamıştır. Bizzat sendikalı sendikasız tüm öğretmenlerin nöbet görevi ile ilgili mücadelesini ortak mücadele olarak görmüştür.

Eğitim-iş olarak, nöbet görevine karşı olmadığımızı aksine nöbetin gerekli ve vazgeçilmez olduğunu ifade ettik.  Nöbet görevi öğretmenler tarafından yerine getirilmelidir. Pedagojik formasyonu olmayan herhangi birinin okulun içerisinde, aynı zamanda eğitimin bir parçası olan nöbet görevini ifa etmesini doğru bulmuyoruz. Karşı olduğumuz durum, nöbetin bir angarya niteliğinde öğretmenlerin önüne konulmasıdır. Talebimiz ise, sorumluluğu çok fazla olan ve zaman zaman da öğretmenlere karşı bir silah olarak da kullanılan nöbet hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve bunun yanında öğretmenlerin tuttukları nöbet saatinin okul ders normuna eklenmesidir. Norma sayılması talebi, öğretmenlerin okullarda norm fazlası olmaması ve ataması yapılmayan meslektaşlarımızın atamalarının yapılmaları için önemlidir. Eğitim-İş’in 1 Mart 2012 tarihinde bir imza kampanyası ile başlattığı nöbet tutmama eylemi süreci, Milli Eğitim Bakanlığı’nın gereken düzenlemeleri yapmaması üzerine değişik eylem biçimlerinde devam etti. 12.06 2015 tarihine kadar öğretmenlerin nöbet tutmaması eylemi şeklinde sürdürüldü.

Eğitim-İş’in nöbetin ücretlendirilmesi ve norm kadro hesabında dikkate alınması mücadelesini kısaca özetlersek:

*1 Mart-1 Nisan 2012 tarihlerinde nöbet göreviyle ilgili imza kampanyası yapıldı.

*13-17 Mayıs 2013 tarihleri arasında “Nöbetimi Tutuyorum, Ücretimi İstiyorum’’ kokartlarımızla derslere girildi.

*15 Mayıs 2013 tarihli bir yazıyla bütün eğitim sendikalarına mektupla bir çağrı yaparak “nöbet tutmama eylemine daha güçlü ve etkili katılım sağlamak, eğitim emekçilerinin haklı taleplerinde birlikte hareket edilebileceğini göstermek amacıyla sendikanızı ortak eylem yapmaya davet ediyoruz” dedik. Ama bu çağrımız diğer sendikalar tarafından yanıtsız bırakıldı.

*20-24 Mayıs tarihleri arasında da “Ücret Yoksa Nöbet de Yok’’ kokartları takılarak nöbet tutulmadı.

*2014 yılının Mart ayından başlamak üzere her ayın ilk haftasında nöbet tutmadık. 3-7 Mart 2014’te başlayan bu eylem 2-6 Haziran 2014’e kadar devam etti.

*Eğitim-İş her ayın ilk haftası gerçekleştirdiği “Angaryaya Hayır”, “Ücret Yoksa Nöbet de Yok” kokardıyla birlikte nöbet tutmama eylemine daha güçlü ve etkili bir katılımı sağlamak, eğitim emekçilerinin haklı taleplerinde birlikte hareket edilebileceğini göstermek amacıyla eğitim hizmet kolundaki diğer sendikalara tekrar çağrıda bulundu. Bu çağrılarımız o dönemde sonuçsuz kalmıştır.

*Haklı taleplerimizin yeniden gündeme taşınması, nöbet görevinin yasal bir statüye sokulması, ücretlendirilmesi ve ek ders görevinden sayılarak norm kadro ile ilişkilendirilmesi için, tekrar 17-21 Kasım 2014 ile 01-12 Aralık 2014 tarihlerini kapsayan haftalarda nöbet görevimizi yerine getirmedik.

Amacımız okul idarelerini mağdur etmek ya da öğrencilerimizi savunmasız bırakmak değildi. Taleplerimizin haklı ve karşılanması mümkün talepler olduğunu, bakanlığın bir yasal düzenleme ile bu sorunu çözebileceğini her zaman ifade ettik. Ama bu düzenleme ne yazık ki yapılmadı.

*Bunun üzerine, Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu,  05.01.2015 ve 12.06.2015 tarihleri arasında nöbet tutmama eylemi yapılmasına karar verdi. Bu eylemimize eğitim işkolunda örgütlü bazı sendikalar da destek vermiştir. Emekçilerin haklı taleplerinin doğru eylem yöntemleriyle dillendirilmesi ve bu haklı talep etrafında emek örgütlerinin eylem ortaklaşması ile sonuç alınabileceği nöbet eyleminde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Eğitim-İş’in başlattığı nöbet mücadelesine destek veren diğer sendikalara da eğitim emekçileri adına teşekkür ediyoruz.

Eylemlerimiz sonucunda 2015 yılı toplu sözleşme döneminde konu görüşme gündemine girmiştir. Her ne kadar talep ettiğimiz haftada 6 saat ek ders ücreti ödenmesi ve yapılan nöbet görevinin norma dâhil edilmesi kabul edilmemişse de nöbet görevi yapan öğretmenlerimize 2016 yılında aylık brüt 98,00 TL, 2017 yılında ise aylık brüt 140,00 TL ücret ödenecek olması, kararlı bir şekilde sürdürdüğümüz “nöbet tutmama“ eylemi sonucunda “Hak verilmez alınır” ilkesiyle elde edilen bir kazanım olmuştur. Alınan sonucun şimdilik yetersiz olduğu ama gerçekleştirilen kazanımın da küçümsenmeyecek bir başarı olduğu ortadadır.  

Eğitim-İş, bir sendikanın nasıl mücadele etmesi gerektiğini, bir hakkın nasıl savunulacağını, yetkili sendika olunmasa da etkili sendika olunabileceğini herkese göstermiştir.

Bu süreçte nöbete ödenen ücretin adaletsiz olduğu gerçeği üzerinden hukuk mücadelemiz devam edecektir. Çeşitli okul türlerinde öğretmenlerimiz ve okul idarecilerimiz farklı sürelerle nöbet tutmaktadır. Ancak bakanlığın belirlediği nöbete önce iki sonra da üç saat ek ders ödenmesi bu farklılıkları karşılamadığı gibi tutulan nöbet ücretinin saatiyle ilgili de açık bir tutarsızlık ortaya koymaktadır.

Bazı öğretmenler 6, bazı öğretmenler 8 ve bazı öğretmenler de 10 saat nöbet tutmakta ama tamamına aynı ücret ödenmektedir. Doğal olarak nöbet mücadelesiyle ilgili önümüzdeki yol haritasını bu adaletsizlik belirleyecektir.  Bir başka deyişle okul türlerine göre nöbet tutma süresi farklılık gösterdiğinden ücretle ilgili eşitsizlik durumu için üyeler nezdinde pilot dava niteliğinde olmak üzere bireysel davalar açılabilecektir.

Bakanlığın nöbete yetersiz ve adaletsiz ücret ödeme anlayışında bir başka çelişki daha ortaya çıkmıştır. Bu çelişki, nöbet için ödenecek olan ek dersin normda yerinin olmamasıdır. Bir başka deyişle bakanlık, bir taraftan nöbeti yetersiz ve adaletsiz de olsa ücretlendirmektedir ama ödediği ek dersin karşılığını norm olarak kaydetmemektedir. Eğitim-İş’in hem nöbetin ücretlendirilmesi ve hem de norma sayılması konusundaki ısrarı hukuksal bir bütünlük ifade etmektedir. Diğer bir hukuksal mücadele zeminini ücretin norma sayılması konusunda yürüteceğimizi belirtmek isteriz.

Sendikamız geçmişte de olduğu gibi nöbet görevi ile ilgili mücadelede kararlılıkla en önde yer almaya; öğretmenin haklarının savunulmasında önderlik yapmaya devam edecektir.

MERKEZ YÖNETİM KURULU