Öğretmenler mesleklerini yaparken kendilerini mutlu ve huzurlu hissediyorlar mı?

Araştırma sorularımızdan birisi öğretmenlerin mesleklerini yaparken kendilerini mutlu ve huzurlu hissedip hissetmediklerine ilişkindir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 58’i (2735 kişi) “Evet” diyerek mesleklerini yaparken kendilerini mutlu ve huzurlu hissettiklerini belirtmiş, ancak yüzde 42 (1982 kişi) gibi azımsanmayacak bir kısmı ise “Hayır” yanıtını vererek, mesleğini yaparken mutlu ve huzurlu olmadığını belirtmiştir.

Katılımcıların yüzde 42 gibi önemli bir oranının mesleğin yaparken kendisini mutlu ve huzurlu hissetmemesi önemli bir sorundur. Memnuniyetsizlik oranının bu kadar yüksek çıkmasının tek sorumlusu

mutlu-huzurlu-2

Sorunun amacının daha iyi anlaşılması ve öğretmenlerin kendilerini daha açık ifade edebilmesi için “Hayır” yanıtını veren öğretmenlere açık uçlu olarak “Nedenini belirtiniz?” sorusu yöneltilmiştir. Mesleğini yaparken kendisini mutlu ve huzurlu hissetmediğini belirtenlerin açık uçlu olarak belirttikleri ve kendi el yazıları ile yazdıkları nedenler şu şekildedir;

Mesleki saygınlık zedelendi”,
“Ekonomik şartlar yetersiz, fiziki koşullar işimi zorlaştırıyor”,
“Veli ve öğrenci profili değişti, eğitim değerini yitirdi”,
“Akademik ve ekonomik tatminsizlik yaşıyorum”,
“Öğrenci düzeyi düşük, velilerin baskı var”,
“Öğretmenlik yetkisi olmayan ancak sorumluluğu çok olan bir meslek”, “Maddi manevi doyum alamıyorum”,
“Zorunluluktan yaptığım meslek”,
“Ayrımcılık ve mobbing yapılıyor”,
“Adaletsiz yapılan müdür ve müdür yardımcıları görevlendirmeleri”, “Günümüz sisteminde öğretmenlerin arka plana itilmesi”,
“Sistemden kaynaklanan nedenler (sınıflar kalabalık, not sistemi)”, “Sürekli para toplanması isteniyor”…


Öğretmenleri meslek hayatında en çok rahatsız eden sorunlar

Araştırmaya katılan öğretmenlere kendilerini meslek hayatlarında en çok rahatsız eden sorunlar nedir diye sorulmuş ve soruda belirtilen birden fazla şıkkı önem sırasında göre 1’den 4’e kadar numaralandırmaları istenmiştir. Soruda yöneltilen ilk dört şık şu şekildedir;

( ) Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği,

( ) Mesleki saygınlığın olmaması,

( ) Siyasi kadrolaşma ve artan baskılar,

( ) Eğitim politikalarının sürekli değişmesi,

rahatsiz-eden-sorunlar


Bu soruya verilen yanıtlara bakıldığında araştırmaya katılan öğretmenlerin üçte biri “Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği” ile “Mesleki saygınlığın olmaması” yanıtlarını birbirine yakın oranlarda öncelikli sorun olarak görmektedir. Geçtiğimiz yıllar içinde öğretmenlerin ekonomik durumunda, sosyal ve özlük sorunlarına ciddi gerilemeler yaşanmıştır. Kamu emekçileri içinde satın alım gücü açısından bakıldığında öğretmenlerin ciddi anlamda bir gelir kaybı yaşadığı açıktır. Bugün öğretmenlere layık görülen maaşın yoksulluk sınırının yanına bile yaklaşmaması, araştırmaya katılan öğretmenlerin neden “Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği” şıkkını birinci sorun olarak gördüklerini açıklamaktadır.

Araştırmaya katılan öğretmenlerden “Mesleki saygınlığın olmaması” yanıtını verenlerin büyük bölümünün hizmet yılı 16 yıl ve üzeri olan öğretmenler tarafından belirtilmiş olması önemlidir. 16 yıl ve üzeri kıdemi olan öğretmenler “Mesleki saygınlığın olmaması” şıkkını birinci önemde gördüklerini belirterek, bir anlamda AKP iktidarı ile birlikte öğretmenlik mesleğinin ciddi anlamda itibar kaybettiğini ifade etmektedirler. Gerçekten de öğretmenler, tarihin hiçbir döneminde AKP iktidarı döneminde olduğu kadar haksız ithamlara, hakaretlere maruz kalmamış, öğretmenlik mesleği hiç bu kadar büyük bir itibar kaybına uğramamıştır. Göreve gelen her bakan fırsat buldukça öğretmenlerin az çalıştığı, uzun tatil yaptığını iddia etmiş, her fırsatta öğretmenlik mesleğini “itibarsızlaştıran” ifadeler kullanmıştır.

“Siyasi kadrolaşma ve artan baskılar” ile “Eğitim politikalarının sürekli değişmesi” öğretmenlerin en çok şikâyetçi oldukları diğer konular olarak dikkat çekmektedir. Her ne kadar bu iki madde geri plandaymış gibi görünse de, açık uçlu sorulara verilen yanıtlar öğretmenlerin en büyük sorun olarak her dört maddeyi de önemsediğini göstermektedir.

Bu şıklara ek olarak açık uçlu yanıtları almak amacıyla “Diğer (Belirtiniz…..)” şeklinde bir ifade daha eklenmiş ve diğer sorunlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmaya katılanların belirttikleri diğer sorunlar şu şekildedir; “İş güvencesinin kaldırılacağına ilişkin tartışmalardan endişe duyuyorum”, “Kurumlarda mobbing uygulanıyor”, “Çağın gerisinde kalan eğitim sistemi”, “Çeşitli toplumsal olayların verdiği moral bozukluğu”, “Meslek Liselerine gereken önemin verilmemesi”, “Öğretmen görüşlerinin dikkate alınmaması”, “Koşulların her bölgede aynı olmaması”, “Yöneticilerin eğitim emekçilerine karşı tarafsız olmaması”, “Anadilinde eğitimin olmaması”, “Ülkedeki savaş ortamı”, “Özlük haklarımızın iyileştirilmemesi”…

Çalışırken baskı ya da yönlendirme ile karşı karşıya kalıyorlar mı?

Araştırmaya katılan öğretmenlere “Çalışırken herhangi bir şekilde baskı ya da yönlendirme ile karşı karşıya kaldığınız oluyor mu?” sorusunu yönelttiğimizde katılımcıların yüzde 39’u çalışırken baskı ve yönlendirme ile karşı karşıya kaldığını belirtmiştir. Kıdem süresi azaldıkça bu soruya verilen yanıtlar belirgin bir şekilde değişmekte, özellikle 9 yıldan az mesleki deneyime sahip öğretmenler iş yerlerinde baskı ve yönlendirme ile karşı karşıya kaldıklarını belirtmektedirler.

baski-yonlendirme-2

Herhangi bir baskı ya da yönlendirme ile karşı karşıya kalmadıklarını belirten yüzde 61’lik kesimin ortak özelliği hizmet yılının 16 yıldan daha fazla, yani mesleki deneyime sahip öğretmenler olmasıdır. MEB’in siyasallaşmış yönetim kadroları mesleki deneyimi daha az olan öğretmenlere yönelik baskı ve yönlendirmeyi daha çok yapmakta, ancak deneyimli öğretmenlere yeterince baskı yapamamaktadır.

AKP iktidarı döneminde en yoğun siyasi kadrolaşma MEB’de yaşanmıştır. Özellikle eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve görevlendirilmesi sürecinde MEB bünyesinde tarihin en büyük tasfiyesi gerçekleşmiştir. Bugün okullarda görev yapan her 4 okul müdüründen 3’ü iktidara yakınlığı ile bilinen yandaş sendika üyesidir. Yeni okul müdürleri göreve başlar başlamaz, kendileri gibi düşünmeyen öğretmenleri baskı altına almaya çalışmakta, idareci olmalarının avantajlarını kullanarak öğretmenleri sendikalardan istifa ettirerek, kendi işaret ettikleri sendikalara üye olmaya zorlamaktadır.

Özellikle stajyer öğretmenlerin “iktidara yakın sendikaya üye olmaları, aksi takdirde asil olarak atanmalarının zor olacağı” söylenmekte, hatta bazı okullarda “Eğitim Sen’e üye olursanız öğretmenliği unutun” gibi açıkça tehdit içeren ifadeler kullandıkları yönünde çok sayıda şikayet sendikamıza iletilmiştir.

Öğretmenlere angarya işler yaptırılıyor mu?

Öğretmenlere “Çalışırken size mesleğiniz ile ilgili olmayan angarya işlerin yaptırıldığını düşünüyor musunuz?” sorusunu yönettiğimizde yüzde 51,2’si bu soruya “Evet” yanıtı vererek, kendilerine angarya işler yaptırıldığını ifade etmiştir. Bilindiği gibi son yıllarda okullarda öğretmenlere görevleri dışında işler yaptırılmakta, bu durum geniş bir kesim tarafından tepkiyle karşılanmaktadır.

angarya

Bu soruda belirtilen “angarya işler”in neler olduğunu tespit etmek amacıyla “Evet” şıkkının yanına “Hangileri belirtiniz…” ifadesine yer verilmiştir. Bu soruya “Evet” yanıtını veren öğretmenlerin büyük bölümünün benzer örnekler vermesi dikkat çekicidir.

En çok tekrarlanan angarya olarak

Nöbet”in yoğun bir şekilde belirtilmesi, geçtiğimiz süreçte öğretmenler açısından önemli bir gündem maddesi olan “Nöbet sorunu”nun hala ciddi bir sorun olarak devam ettiğini göstermektedir. İkinci olarak en çok tekrarlanan yanıt ise “Evrak işleri” olmuştur. Diğer angarya çalışma örnekleri ise katılımcılar tarafından şu şekilde ifade edilmiştir; “Performans”,
“Sınav analizleri”,
“MEB’in öğrenci veli anketleri”,
“formlar”,
“İKS”,
“TKY”,

Ölçme değerlendirme işleri”, “
Fotokopi, e-okul vb”,
“Mesai saati dışındaki toplantılar”,
“Keyfi görevlendirmeler”,
“Kermes”,
“Para toplama işleri”,
“Sınavlarda zorunlu görev”…


Çalışma koşullarının gidişatı hakkında ne düşünüyorlar?

Araştırmamızın en dikkat çekici sonuçlarından birisi de “Meslek hayatınızı göz önünde bulundurduğunuzda, çalışma koşullarınızın gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna yüzde 74,5 gibi (3.599 kişi) ezici bir çoğunlukla “Koşulların daha kötüye gittiğini düşünüyorum” yanıtını vermiş olmasıdır.

calisma-kosullari

Araştırmaya katılan öğretmenlerin üçte ikisinin doğrudan çalışma koşullarının daha kötüye gittiğini belirtmiş olması önemlidir. Katılımcıların yüzde 13,6’sı (658 kişi) “Koşulların aynı olduğunu” ileri sürerken, sadece yüzde 7,3’ü (353 kişi) “Koşulların daha iyiye gittiğini düşünüyorum”; yüzde 4,9’u (237 kişi) ise “Koşullardan memnunum” yanıtını vermiştir. Katılımcıların yüzde 75’inin çalışma koşullarından memnun olmaması, özellikle eğitime yönelik politikalarının belirleyicisi ve uygulayıcılarına yönelik önemli bir eleştiri olarak değerlendirilebilir.

Ülkenin ve eğitimin geleceği hakkında ne düşünüyorlar?

Araştırmada son soru olarak katılımcılara “Ülkenin ve eğitimin içinde bulunduğu koşulları göz önüne aldığınızda geleceğe güvenle bakabiliyor musunuz?” sorusu yöneltilmiştir. Araştırma sonuçları içinde en çarpıcı sonuç bu soruya verilen yanıtlarda ortaya çıkmıştır. Katılımcıların yüzde 90,6’sı (4371 kişi) “Geleceğe güvenle bakabiliyor musunuz?” sorusuna “Hayır” yanıtını vermiştir.

gelecek

Bu soruya “Evet” ve “Hayır” yanıtını verenlerin nedenini belirtmeleri istenmiştir. “Evet” yanıtını veren 451 kişi (yüzde 8,4) gerekçe olarak şu ifadelerde bulunmuşlardır; “Sağlam ve bilinçli bir nesil geliyor”, “Gençlere güveniyorum”, “Bu sistem Afrika’da dahi yok”, “Eğitime ayrılan yatırımın artması”, “Her şey güzel olur inşallah”, “Eskiye göre çok iyiye gittiğini düşünüyorum”, “Eğitim şartları iyileştiriliyor ve eğitime verilen önem artıyor”, “Gereken hızda olmasa bile daha iyi bir sisteme yönelim var”, “Daha bilinçli bireyler yetiştirildiğini düşünüyorum”, “Mutluyum”, “Biz insan yetiştirdiğimiz için umut her zaman var”, “İstikrarın belli düzenlemeleri sağlayacağını düşünüyorum”, “Devletime güveniyorum”…

“Hayır” yanıtını verenlerin çok büyük bir bölümünün üzerinde ortaklaştığı temel neden “Eğitim sisteminin sürekli değişmesi” ifadesi olmuştur. İkinci olarak en çok vurgulanan neden “Bilimsel ve laik eğitimden uzaklaşılması” gösterilmektedir. Diğer nedenler en çok vurgu yapılma sırasına göre şu şekildedir; “Eğitimin dinselleşmesi ve gericileşmesi”, “Tek tip öğrenci yetiştirilmesi”, “4+4+4’ün yarattığı tahribat ve okulların dönüşümü”, “Özel okullara ve dini eğitim veren kurumlara destek”, “Siyasi kadrolaşma”, “İş güvencemiz ve kazanılmış haklarımız tehdit altında”, “Şiddet ve baskının olduğu bir ülkede geleceğe güvenle bakmak mümkün değil”, “Eğitim kötüye gidiyor, işsizlik büyük sorun” “Ders kitaplarının içi boş öğrenciler için endişeleniyorum”, “Ayrımcılık”, “Eğitimin siyasileşmesi” “Eğitim politikalarının tutarsızlığı”, “Eğitime ve öğretmene önem verilmemesi”, “Eğitimde kutuplaşma, “Gelecek karanlık”, “Öğrencilere zorunlu dersler konusunda zorunlu yönlendirme yapılıyor”, “Kalabalık sınıflar, zorunlu seçmeli dersler”, “Eğitim politikalarının eğitimciler tarafından belirlenmemesi”, “Eğitimde güven ve huzur ortamı yok”, “Ülkenin giderek kutuplaşmasından endişeleniyorum”, “Farklı görüşlere saygı yok”, “Siyasi baskı ve eğitimin otoriterleşmesi”, “Eğitime ayrılan bütçe yetersiz”, “Çocukların yeteneği göz önünde bulundurulmuyor”, “Her şey sınava ve elemeye dayalı”, “Yeterince özgür değiliz”, “Eğitim siyasetin oyuncağı haline geldi”, “657 sayılı yasayı değiştirme hamleleri”, “Asimilasyon ve toplumsal linç kültürü”, “Eğitimde ezberciliğin sürmesi”, “Anlayışsız veli profili”…