4+4+4 Öğretim Birliğine Vurulan Bir Darbedir
        Cumhuriyetle hesaplaşma içerisinde bulunan siyasal iktidar, Cumhuriyetin, çağdaşlaşmanın temeli olan eğitimi dolayısıyla öğretim birliğini ortadan kaldırma girişimini 4+4+4 eğitim sistemi ile fiilen başlatmıştır. Eğitim sistemimizi bir yandan gericileştirirken öte yandan da tam bir işletme mantığıyla hazırlanmış 652 Sayılı KHK doğrultusunda ticarileştirme ve yerelleştirme çabası içindedir.

5 Yaşındaki Çocuklar Kalabalık Sınıflarda Riske Atılmıştır
        Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim uzmanlarının, bilim insanlarının ve sendikaların uyarılarına kulak tıkayarak, okulların fiziki yapılarında ve müfredat programlarında hiçbir hazırlık yapmadan 66-71 aylık 600 bin çocuğu otomatik olarak ilkokula kaydetmiştir 5, 6, 7 yaşlarındaki çocuklarımızın aynı sınıflarda okutulması ilginçtir..

Parçalı Eğitim Sistemi ile Daha Şimdiden Öğrenciler Sistem Dışına İtilmiştir
        Zorunlu eğitimin 8 yıldan kademeli olarak 12 yıla çıkarılması ortaokulun ardından öğrencilerin açık liseye geçerek eğitime devam etmesinin yolunu açmış, bu durum özellikle erken yaşta mesleğe yönlendirilip, çalışma hayatına giren çocuklar açısından olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Din İçerikli Seçmeli Dersler Zorunlu Hale Getirilmiştir
        Siyasi iktidar, zorunlu din derslerini “seçmeli ders” kılıfı ile dayatarak ve eğitimin her kademesini imam hatipleştirerek, bu sömürüye karşı sessiz kalacak "dindar nesle" giden yolu da kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
        Eğitim-İş olarak, savunduğumuz ilke, din derslerinin belli bir bilinç düzeyinde verilmesi, seçmeli olması ve notla değerlendirilmemesidir.

Öğretim Birliği Parçalanmaktadır
        Yapılan değişimle ilköğretim kurumları ilkokul, ortaokul ve imam-hatip ortaokulu olarak tanımlanmıştır. Bu durumda 8 yıllık kesintisiz eğitimle tek bir kurum olarak bütünleştirilen ilköğretim kurumları, ilkokul, ortaokul ve imam-hatip ortaokulu biçiminde dağıtılmıştır.
Kıyafet Serbestliği Adı Altında Türbana Serbestlik
       
        Düzenleme Anayasa’da, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nda ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ifadesini bulan laik eğitim modeline tamamen aykırıdır. AKP’nin temel amacının ilkokul, ortaokul ve liselere türbanı sokmak ve nihai olarak da Anayasal güvence altında olan laik cumhuriyetin laik eğitim modelini ortadan kaldırmak ve karma eğitime son vermek olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır. 
   
On Binlerce Öğretmen Norm Fazlası Durumuna Düşürülmüştür
        Siyasi iktidarın apar topar hayata geçirdiği 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşmüştür. Okulların açılmasına rağmen görev yerleri belli olmayan binlerce öğretmen, Bakanlık tarafından kendi istekleri dışında görevlendirilmiş, yıllarca görev yaptıkları okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırılarak branş değişikliğine zorlanmıştır. Branşlarını değiştiren sınıf öğretmenleri yeni alanlarına uyum sağlayamamaktan şikayet etmektedir. Öğretmenlerin mağduriyeti sadece bununla sınırlı kalmamış özür grubu atamalarının yılda bir kez yapılması yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. 


Öğretmen Aileleri Parçalanmıştır
Öğretmen İtibarsızlaştırılıyor

 

Öğretmenler Esnek, Kuralsız ve İş Güvencesiz Çalıştırılmaya Zorlanmaktadır 
        4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte öğretmenlerin çalışma yükü daha da ağırlaşırken, öğretmenler okullarda çok sayıda angarya işi yapmak zorunda bırakılmaktadır.
        lköğretim Kurumları Standartları, TEFBİS, ADEY, RİDEF, Performans Ölçekleri uygulamalar ve binlerce anket sorusunu doldurma gibi çok sayıda angarya işler öğretmene yaptırılmaya çalışılmaktadır.

Öğretmenlere Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığıdır
        Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenci velileri ve öğrencilerin şikayetlerini dinlemek üzere kurmuş olduğu Alo 147 hattı, Bakanlığın öğretmenleri itibarsızlaştırma ve haklarında soruşturma açma kanalı olarak kullanmaktadır. Önceki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamasına göre Alo 147 hattına ayda ortalama 80 bin şikayet gelmekte ve bu şikayetler idareler tarafından ciddiye alınarak soruşturma işlemleri başlatılmaktadır. Savunma hakları ellerinde alınan öğretmenler ve okul idarecileri üzerinde baskı oluşturularak daha itaatkar olmaya zorlanmaktadır. Ayrıca hattın hizmete girmesiyle birlikte öğretmene yönelik şiddet olayları da artmıştır.

MEB’in 2013 Bütçesi İflas Etmiştir
        Yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden AKP hükümeti, sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlayarak eğitim harcamalarının yükünü yine velilerin ve hayırsever vatandaşların sırtına yüklemiştir. Bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmış gibi görünse de MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderlerine ayrılmıştır. Bütçeden, yatırımlara ayrılan pay sürekli düşmüş, 2002’de yatırımlara yüzde 17 pay ayrılırken 2013’te bu oran yüzde 8’lere gerilemiştir. 
        Eğitimde 4+4+4 dayatmasının 4 yıllık maliyetinin 40 milyar TL olduğu düşünüldüğünde, 2013 bütçesinde öngörülen rakamlarla kronik hale gelen alt yapı sorunları, personel ve öğretmen açıkları gibi sorunları çözmek mümkün görünmemektedir. Bütçede, eğitimin geliştirilmesine ve planlanmasına da yeterince kaynak ayrılmamıştır.
        Görünen o ki eğitimi devletin sırtında bir yük olarak gören AKP hükümeti, eğitim kurumlarını birer ‘ticarethaneye’, okul müdürlerini ‘tüccara’, öğrenci velilerini ise ‘müşteri’ durumuna düşürmektedir. 
        Öngörülen milli eğitim bütçesi ile okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimde okullaşma oranını yukarı çekmek olanaksızdır. Öğrenci sayısının artmasıyla birlikte okul, derslik ve öğretmen açığı büyümektedir. 2013-2014 eğitim öğretim yılı için ilköğretimde ek derslik ihtiyacı 36 bin 45, maliyeti ise 6 milyar 325 milyon TL’dir. Liselerde ek derslik maliyetinin de 14 milyar 958 TL olduğunu dikkate alırsak, MEB bütçesinde yatırımlara ayrılan 3 milyar 952 bin TL’lik payın ne kadar yetersiz olduğu anlaşılmaktadır.
        Eğitime ayrılan bütçe rakamları siyasal iktidarın eğitime bakışını göstermektedir. Bu bakış, eğitimi özelleştirme, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme bakışıdır. Öngörülen milli eğitim bütçesiyle parasız, nitelikli ve herkese eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün değildir.
        Sonuç olarak, 2012-2013 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı eğitim bakımından kaybedilmiş bir yıldır. Bakanlık, uygulamalarıyla milli eğitimden bilim ve pedagoji ile ulusal değerleri kapı dışarı etmiş, Milli Eğitim Bakanlığı adeta Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir birim haline getirilmiştir. 

MEHMET BALIK

ANTALYA EĞİTİM İŞ ŞUBE BŞK