Okullarda “yeni normalin” dünya genelinde nasıl göründüğünü anlamak için sosyal medya üzerinden okula geri dönen öğretmenlere ulaştık. Çok sayıda geri bildirim aldık: 50’den fazla ülkeden 600’ün üstünde öğretmen okullarının yeniden açılma politikalarıyla ilgili detaylı açıklamalarda bulundular.

İşte dünya çapındaki eğitimcilerden alınan cevapların bir sentezi. Umarız işinize yarar.

Büyük Resme Bakılırsa İşler İyi Gidiyor

Görüştüğümüz birkaç öğretmen salgının yeniden yükselişe geçmesinden korktuğunu belirtse de, öğretmenlerin büyük çoğunluğu kendilerinin ve öğrencilerin okula dönmekten mutlu olduklarını ifade ediyor.

Tüm yeni kurallara ve kısıtlamalara rağmen küçük yaştaki öğrenciler “sabahları okul servisinden ağızları kulaklarında iniyorlar” ve arkadaşlarını ve öğretmenleri tekrar görebilmekten ötürü müthiş bir sevinç duyuyorlar
, diyor Hollanda’da ilkokul müdürü olan Laura Landers. Çin’de lise biyolojii öğretmenliği yapan Christopher Noordhoek’ın öğrencileri ise “salgın en tepe noktasına ulaştığı sıralarda anksiyete ve depresyonla mücadele ediyorlardı.” Okula dönüş onlara “yalnızca bir normallik ve rutin hissiyatı kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda birbirlerine destek olan arkadaşlarına ve öğretmenlerine kavuştular.”

Okula dönüş kusursuz olmaktan çok uzaktı. Öğretmenler bu süreç boyunca “yorgun” ve endişeli hissettiklerini; öğrenme eğrisinin hala uzaktan eğitime doğru yükselişte olduğu belirttiler. Kimisi okula dönmek için henüz erken olduğunu düşündü. Ancak yine de, konuştuğumuz öğretmenlerin çoğu öğrencilerin sınıflarda etkili bir biçimde öğrendiği, okula dönüşün iyi bir fikir olduğu ve her ne kadar zorlayıcı olsa da teknoloji entegrasyonunun dünya çapında eğitim bilimini geliştirdiği konusunda hemfikir. 

 

Dönüşümlü Okul Günleri Yeni Normalin Bir Parçası

Sosyal mesafeyi korumak için yapılan karmaşık hesaplar – giriş ve çıkışları, okul içi geçişleri ve oturma düzenini ayarlamak gibi – hareket halinde çok fazla insan olduğunda bozulma eğilimi taşıyor. Öğretmenler, çocukların sınıftan çıkmak veya ateşlerini ölçtürmek üzere sıraya girdikleri sırada kalabalık oluşturduklarını kabul ediyorlar. Ne de olsa küçük çocuklar kuralları çabucak unuturlar. Auckland, Yeni Zelanda’da lise öğretmeni olarak görev yapan Constance McCombe, “Sosyal mesafe özellikle ergenler için imkansız. Yakınlaşıyorlar, birbirlerine dokunuyor ve sarılıyorlar.” diyor.

Kuralların ve protokollerin kısıtlanması konusunda gerçekçi olmak büyük önem taşıyor. Görüşmelerimizde dünyadaki pek çok okulun – Yunanistan, Hollanda, Almanya, Singapur, Kanada ve Kıbrıs gibi ülkeler – sorunun kökü olan aşırı kalabalıklaşmayı engellemek adına sınıfları ikiye böldüğünü ve dönüşümlü günlük programlara yöneldiğini gördük.

 

Danimarka’da dersler mümkün olduğu kadar açık havada yapılıyor.


Laury Landers, dünyanın dört bir yanında benimsenmeye başlanan yeni yaklaşımın Hollanda’da uygulandığını söylüyor. “Sınıfın yarısı Pazartesi ve Perşembe günleri okula geliyor, bu sırada diğer yarısı derse uzaktan katılıyor. Sonra bu iki grubu değiştiriyoruz.” Çarşamba günleri öğrencilerin tümü uzaktan eğitim görüyor, okul binası baştan aşağı derinlemesine temizleniyor, özel desteğe ihtiyaç duyan öğrenciler daha çok bireysel ilgi görüyorlar ve eğitimciler dersleri planlayarak sistemde açığa çıkan sorunlara ve aksaklıklara yönelik önemli toplantılar gerçekleştiriyorlar.

Dönüşümlü okul günü yaklaşımını etkileyen bazı değişkenler var. Örneğin bazı okullar, öğrencileri sabah ve öğleden sonra grupları olarak ikiye ayırmayı denedi, ancak biz bunun daha karmaşık bir çözüm olduğunu düşünüyoruz ve Launders düşüncemize katılıyor. Singapur Eğitim Bakanlığı’ndan bir çalışan, öğrenci gruplarının farklı haftalarda okula gittiğini bildiriyor. Avustralya’daki bazı okullar ise ilk çözüm olarak farklı seviyelerdeki sınıflara haftanın yalnızca bir günü okulda eğitim veriyor.

Ne Yaparsanız Yapın Teknolojiye İhtiyacınız Olacak

 

Fransa’da ortaokul öğrencileri bilgisayarda ders yapıyor.

Online eğitimin yardımı olmadan okulları tamamiyle açmanın bir yolu yok gibi görünüyor. Bu gerçeği küresel ölçüde ortaya çıkaran şaşırtıcı bir dizi faktör mevcut.


Kanada’da özel gereksinimli çocuklarla çalışan bir personel, tıbbi açıdan hassas öğrencilerin evde kaldığını ve online desteğe ihtiyaç duyduklarını bildirdi. İlkokul öğretmeni Erin Comaskey, Hollanda’da okullar yeniden açıldığında “ailelerin yaklaşık yüzde 50’sinin kampüse dönmek yerine uzaktan eğitime devam etmeyi seçtiklerini” iletti ve Yeni Zelanda, Almanya ve İsrail gibi ülkelerden de benzer hikayeleri duymaya devam ediyoruz. Farklı ülkelerden bazı hassas öğretmenler de evde kalmaya devam ettiklerini ve başka bir meslektaşları tarafından denetlenen sınıflarına Zoom aracılığıyla ders anlattıklarını söylediler. Çin’deki bir okulda görev yapan birkaç öğretmen ise ülkenin kapalı sınırlarının diğer tarafında sıkışıp kaldıkları için uzaktan öğretime başvurdu.

Ama bu hikayenin sadece bir parçası. Topluluğun hassas üyelerini korumak adına personel toplantıları da online ortamda yapılıyor ve okul kurullarının toplantıları genellikle binadaki sınıflara eşzamanlı yapılan yayınlar şeklinde gerçekleşiyor. Ters-yüz edilmiş sınıflar ve harmanlanmış yaklaşımlar dünyanın dört bir yanında yeni ve devamlı modeller olarak ortaya çıkıyor. Yunanistan’da ikinci sınıf öğretmenliği yapan Erato Kostopoulou, büyük bir heyecanla, “Selanik’teki bir okulla yarıştığımız çevrimiçi bir münazara turnuvası bile düzenledik ve her şey yolunda gitti!” diye anlatıyor.

Belki de en önemli nokta şu; virüsün yeniden yayılması ve okulların açılışını ertelemesi ya da tekrar kapanmasına sebep olması – Fransa, İsrail ve Güney Kore’de olduğu gibi – durumunda güçlü bir teknolojik altyapı esneklik ve devamlılık sağlayabilir. Örneğin, Çin’de öğrencilerdeki önemli öğrenme kayıplarını telafi etmek için teknolojinin yardımıyla takviye dersler yapıldı.

 

50’den fazla ülkeden 600’ün üstünde öğretmenin okullarının yeniden açılma politikalarıyla ilgili detaylı açıklamalarda bulunduğu yazı dizisinin ilk bölümüne dün yer vermiştik. İkinci bölümle devam ediyoruz:

 

Öğretmenlerin Tükenmişlik Sendromu Yaşamaması İçin Dikkatli Olmak Gerekiyor

Tüm bu yeni eğitim yaklaşımlarının kısa süreli olacağını, çözümlerin ise geçici bir “yara bandından” ibaret olduğunu düşünmek isteyebilirsiniz. Ancak bu fikir öğretmenlerin erken tükenmişlik sendromu yaşamalarına yol açacaktır.

Dünyanın farklı yerlerinden sorularımıza cevap veren eğitimciler, uzaktan ve yüz yüze eğitimi aynı anda sürdürmekte zorlandıklarını belirttilerAvustralyalı öğretmen Charlotte Holmes’a göre “yüz yüze öğretim değişmedi,” ancak “çevrimiçi yapılacak dersleri de ayrıca hazırladığımız için iş yükümüz arttı.” Eğer karma bir modelin işe yaraması bekleniyorsa, konuya büyük bir itinayla yaklaşmak gerekiyor. Öğretmenlerin iş yükünün farkında olan ve bunu azaltmaya yönelik çalışan modellerin başarılı olma ihtimali elbette daha yüksek.

Peki ne yapılabilir? Lüksemburg’da ortaokul öğretmeni olan Emily Lewis Agraz, tüm haftanın çevrimiçi derslerini Pazartesi günü yüklediğini ve ardından tüm öğrencilerle aynı anda online ve yüz yüze dersler yaptığını söylüyor. Sanal odalar öğrenci gruplarını bölmenize olanak tanıyor, ancak sistem kusurlu, “öğretmenlerin normalde planladığı dinamik, interaktif derslerden çok uzak.” Frankfurt, Almanya’dan ortaokul öğretmeni Michelle Kaszuba da benzer bir yöntem uyguluyor: “Bazı dersler hem sanal hem de yüz yüze öğrenmeyi dahil edebileceğiniz karma öğrenme durumunu gerçekleştirmenize olanak sağlıyor,” diyor ve ekliyor, “ancak bazı durumlarda, doğrudan sınıftaki çocuklarla çalışmanız ve evdeki öğrencilerin çalışmalarına kendi başlarına devam etmeleri daha iyi – ertesi gün de roller değişiyor tabii.”

Hollanda’dan okul müdürü Laura Landers, çalışmayı büyük ölçüde bağımsız hale getirmenin kilit nokta olduğunu belirtiyor, çünkü “öğretmenler sınıfta halihazırda meşguller ve online ortamda aynı desteği gösteremezler.” 

Müdür Landers, sınıf öğretmeni olmayan ancak yardım edebilecek durumdaki personelden de uzaktan eğitim için destek alıyor.


Evet, Oyun Devam Ediyor

Öğretmenler (ve ebeveynler) çocukların açık havada oyun zamanını kaybedeceklerinden endişeli. “Küçük çocuğumun teneffüse çıkmadan, öğle yemeği molası vermeden ve sınıf değiştirmeden tüm gün bir sırada oturmasını istemem,” diyor New York’ta lise öğretmenliği yapan Leah Dyan. 500’ü aşkın öğretmen de bu ifadeye katılıyor: “Çocuklar için korkunç bir durum olurdu.”

Öğretmenler pandemi sürecinde de oyun zamanının devam ettiğini söylüyor. Örneğin, altı haftalık kapanıştan sonra sınıfların tam kapasitesine geri döndüğü Busan, Güney Kore’de çocuklar şimdilik sıralarında oyun oynuyorlar ve origami gibi tek başlarına oynayabilecekleri çeşitli sınıf oyunlarına katılıyorlar. Tabii bu durum özellikle küçük çocuklar için pek sürdürülebilir değil.

 

Dünyanın pek çok ülkesinde açık havada teneffüsler devam ediyor, ancak yeni kurallar ve kısıtlamalar eşliğinde.

Daha iyi haberler de var. Röportajlarımız sonucu Almanya’dan Yeni Zelanda’ya, Kanada’dan Hollanda’ya kadar farklı ülkelerde açık havada teneffüsün okul gününün ayrılmaz bir parçası olmaya devam ettiğini öğrendik. Yetişkinler sosyal mesafe kurallarının oyun alanında da devam etmesini sağlıyor ve teneffüs sonrası hijyene dikkat ediyorlar.

İsrail’de bir anaokulu öğretmeni olan Jodi Hirsch, tırmanma demirleri ve kaydıraklar gibi oyun alanında bulunan araçların hala kullanıldığını ve sık sık temizlendiklerini belirtiyor. Top atma veya ebelemece gibi dokunma içeren oyunlar önerilmiyor. Zaten öğretmenler oyun ilerledikçe çocukların arkadaşlarının gölgelerini ebelediği bir alternatif icat ettiklerini belirtiyor.

Dünyada sıkça uygulandığını gördüğümüz diğer kurallar şöyle: Kalabalık oluşumunu engellemek için aşamalı teneffüsler vermek ve grupların karışmasının önüne geçmek için bahçede her sınıfa özel bir bölge belirlenmesi.

Bazı Liselerde (Ve Ortaokullarda) Okul İçi Hareketlilik Devam Ediyor

Okulların yeniden açılmasına yönelik Mart ayında güncellenen CDC (Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi) raporu, okulların “koridor kullanımını kısıtlamasını ve sınıfların aynı anda boşaltılmamasını” önerse de bu yöntemin tam olarak nasıl işleyeceğine dair detay sunmadı. Raporda “her yöntemin her okula uygun olmayabileceğine” vurgu yapılıyor ve “koridordaki trafiği kısıtlamanın özellikle ortaokullarda zorlayıcı olabileceği” belirtiliyor.

Çin, Almanya, Yeni Zelanda ve Lüksemburg gibi ülkelerdeki ortaokul ve liselerin öğrencilerinin sınıf değiştirebildikleri öğrendik. Uzun bir hazırlık ve sağlam bir ekip çalışması gerektirse de, öğretmenler durumun idare edilebilir olduğunu söylüyor. “Tam bir takım çalışması,” diyor Norveç’ten ortaokul müdürü Carol Wallace. “Bir metrelik mesafe kuralını sürdürmek ortaokul ve lise öğrencilerimiz için en zor kısım. Sürekli hatırlatmak gerekiyor.”

Dünyadaki çoğu okulda el yıkama artık planlı bir etkinlik. Herkes günde 5-10 kez el yıkamak zorunda.


Dünya çapındaki okullarda, koridorlar çocukların belli şeritlerde duracağı şekilde bantlanmış durumda. Dolaplar kullanılmıyor, öğrenci trafiğini yönlendiren oklar kullanılıyor ve öğretmenler, öğrencilerin birbirlerine çarpma ve kalabalık oluşturma ihtimallerinin yüksek olduğu kritik yerlerde bekliyorlar. Lüksemburg’dan Emily Lewis Agraz’a göre, son kısım biraz zorlu olabiliyor. “Bunlara ek olarak her dersten sonra masaları temizlememiz gerekiyor.”

Sağlık ve Güvelikle İlgili Sürekli Değişen Kurallar

Maske kullanımından hastalık testi ve ateş ölçümüne kadar okullarda sağlık ve güvenlik protokollerine dair halka açık birçok bilgi bulunuyor. Beklenildiği gibi, ülkeler pandeminin yeni aşamalarına geçiş yaptıkça kurallar ve düzenlemeler de buna bağlı olarak değişim gösteriyor.

Virüsün yayılmasını engellemek için düzenli el yıkamak ve kapı kolu, sıra, sınıf materyalleri gibi sık dokunulan yüzeyleri temizlemek küresel ölçüde hala en çok uygulanan tedbirler. Hatta bazı öğretmenlerden duyduğumuza göre, el yıkamak o kadar ciddiye alınan bir iş ki günlük programlarına dahil ve günde 5 ila 10 kez arası ellerini yıkıyorlar.

Öğretmenlerimiz maske takmakla ilgili endişelerini de dile getirdiler – çoğu etkili biçimde nefes alıp alamayacağını merak ediyor ve

özellikle dil öğretmenleri maske takmanın bir yük olacağını düşünüyor. “Maske takarken küçük çocuklarla nasıl açık bir iletişim kurabiliriz?” diye soruyor Jen Judson Grantham. “Karşılıklı gülümseyemiyor olmaktan nefret ediyorum.” Çoğu yerde hem öğrenciler hem de öğretmenler için maske takmak zorunlu – CDC de bunu öneriyor, ancak öğrenciler konusunda istisna yapılabileceğini söylüyor – ancak maskeler Avustralya ve Norveç gibi bazı ülkelerde ve hatta virüsün ilk çıktığı yer olan Çin’de bile artık eskisi kadar sık kullanılmıyor. Vaka sayısındaki düşüş maske takma standartlarının da gevşemesine yol açtı.

Çeviri: Zeynep Topal

Kaynak: egitimpedia.com / edutopia.org