MEB, çocukları yarıştırmayın diyor. İyi, güzel ve hoş...

Deneme sınavı katiyen yapmayın diyor. Harika, muhteşem, fevkalade...

Gel gör ki MEB yıl sonunda çocukları bir yarışın içinde sınıyor da sınıyor. Sürekli bir rekabet... Koy önlerine soruları, yanlışlar doğruyu götürsün, çocuklar o darboğazdan belli puanlarla çıksın, en yüksek puandan en düşüğe doğru da sırala, puan ve yüzdelik dilim minvalinde bir okula yerleştir.

Demek ki buna göre çocuklara yön tayin ediyor MEB.

Yani sınavlar çocukların kaderiyle oynuyor. Öyle böyle oyun da değil. Çocuklar, sınava hazırlık boyunca ilgilerini ve meraklarını unutuyor. Yeteneklerini de rafa kaldırıyor. Raftan test kitabının biri iniyor diğeri biterek rafa gidiyor. Bu döngüde çocuklar kavruluyor. Sınavın yağında... Kendi yağlarında değil. Sınavın yağında da sınavlarda güreşe tutuşuyorlar. Durum bu.

Bunu ÖSYM de yapıyor.

Hatta yarışlar hiç bitmiyor.

Üniversiteden sonra da devam ediyor.

Hal böyle iken MEB’in bu tavrı bize bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtiyor.

İlkokul seviyesine kadar indi deneme sınavları hatta.

Özel okullar ise kontrol edilemeyen bir alan...

Özel okullar MEB’den ziyade kendilerine para veren velilerin kıskacında... Bu doğrultuda

kendilerine ayar veriyorlar. Onlar için vitrin ve izlenim başköşede...

Hal böyle olunca ha bire testler ha bire testler...

Çünkü sınavlar çocukların eğitim hayatına istikamet çiziyor.

Veliler de öğretmenler de idareciler de yani eğitim paydaşları buna göre hareket ediyor.

MEB, yardımcı kaynak aldırmayın diyor lakin herkes yardımcı kaynak aldırıyor.

Zira eğitim paydaşları, yardımcı kaynaklar ve denemeler olmadan çocukların bu sınav sistemi içinde geride kalacaklarını düşünüyor.

Okullar, deneme yapmasa da çocuklar denemeye girmek için yollar arayacak.

Okullar da veliler de öğretmenler de bu durumda ne yapacaklar?

Elbette çocukların geleceğini çizen sınavlar tarafında yerlerini alacaklar.

Sınavları yerden yere vurarak yapacaklar bunu. İşte bu da bir paradoks...

Bu durumda MEB’in çıkışları boşa gitmez mi?

MEB, havanda su dövmez mi?

MEB, duvara konuşuyor olmaz mı?

Soruları çoğaltabiliriz.

Fakat çoğaltmayalım.

Kafa şişirmeyelim.

Laf kalabalığı olmasın.

MEB’i anlıyorum.

Çocukların ilgileri ve yetenekleri, askıda kalıyor diye düşünüyor.

Çocuklar ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda istikamet çizsin arzusu içinde...

İlgi potansiyelleri açığa çıksın derdinde mi? Bunu bilmiyorum.

MEB, istikbali görebiliyor görmesine ne var ki radikal adımlar atamıyor.

Sınavları nasıl kaldırsın?

Sınavı kaldırınca fırsat ve imkan sunmalı, bunu nasıl yapacak?

Sınavsız yönlendirmelerinin herkesi tatmin etmesi icap edecek. Bu, nasıl olacak?

Sınavların kaldırılması için koşullar oluşmuş değil.

An itibarıyla MEB yalnızca idare ediyor.

Atılan adımlar ve bazı uygulamalar, gelecek için işaretler barındırsa da süreç çok yavaş...

Zaten derdimiz de bu değil mi?

Eski köyün adetlerini hemencecik terk edemiyoruz. Zaman alıyor. Zaman alırken de tren kaçıyor.

Birtakım saikler ve şartlar buna izin vermiyor.

Heba ve heder olan kuşaklar ise bas bas bağırıyor:

‘Beni bu sistem çürütüyor...’

Haklılar...

Çocuklar, sistem içinde yönünü bulursa ve anlamına kavuşursa insan potansiyelimizi daha verimli kullanabiliriz. Yoksa insanlarımız boşlukta değil de başıboşlukta topluma kötülük yayabilir.

Saygılarımla...

 

Yusuf Yahya / Eğitimci Yazar
guncelegitim.com