10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26. maddesinde yer alan bu hak, sonrasında pek çok ülkenin iç hukukunda da hak olarak yer almıştır. Eğitimin bir hak olmasından yola çıkarak ve öğrencilerin gelecek yaşantısını etkileyecek eşitsizliklerin oluşmaması için kamusal eğitim ve kapsayıcılık kavramları son dönemde öne çıkmıştır.

Kamusal bir hizmet olarak eğitimden nitelikli, eşit, ücretsiz, düzenli ve sürekli olması beklenmektedir. Kapsayıcı eğitimden de, öğrencilerin tamamını içeren, kimsenin dışarıda kalmadığı bir eğitim sürecine dikkat çekilmektedir. Kamusal eğitim denildiğinde ırk, din, dil, cinsiyet, sosyoekonomik yapının öğrencinin aldığı eğitimi etkilememesi ifade edilmektedir. Yüz yüze eğitim döneminde hem kamusal eğitimden yararlanamayan, hem de kapsayıcılık açısından sorun yaşayan kesimler vardı. Göçmen çocuklar, yoksul ailelerin çocukları, kız çocukları, anadili farklı olan çocuklar, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar, vb. okulların açık olduğu dönemde de eşitlik açısından sorun yaşayan kesimlerdi.

Eğitim alanında yaşanan eşitsizlikler, sosyal kesimler arasında olduğu gibi okullar arasında da mevcuttur. Özel okullar ile kamu okulları olanaklar, altyapı, sunulan eğitim hizmetinin içeriği ve biçimi açısından eşit değiller. Kamu okulları da bulundukları yerleşim yerine ve bölgeye göre kendi içerisinde eşit değillerdir. Zenginlerin ve yoksulların ikamet ettikleri bölgeler kentlerde artık farklılaşmakta ve bunun doğal sonucu olarak ekonomik farklılıklar kamu okullarının olanaklarına ve sunulan eğitim hizmetine yansımaktadır.

UZAKTAN EĞİTİM VE EŞİTLİK

Yüz yüze eğitimde eşitlik verili koşullarda mümkün değil, peki uzaktan eğitimde mümkün mü? Öncelikle, öğrencilerin uzaktan eğitim döneminde eşit olmadıkları tespitinden yola çıkarak, çok sayıda eşitsizlik yaşandığının altının çizilmesi gerekmektedir.

İlk eşitsizlik, devlet okullarında okuyan öğrencilerle özel okullarda okuyan öğrenciler arasında oluşmaktadır. Devlet okullarının öğrencilerinin EBA TV aracılığıyla dersleri takip etmeleri beklenmektedir. Buna ek olarak da EBA platformunun kullanımı ile derslere destek sağlanması planlanmıştır. Özel okulların öğrencilerine ise, MEB’in sunduklarının dışında, kendi okulları da ayrıca uzaktan eğitim desteği sağlamaktadır. Özel okulların uzaktan eğitim uygulamaları okul temelli hazırlandığı ve uygulandığı için öğrencilerin gereksinimine ve durumuna göre planlanmaktadır. Bu eşitsizliklerin en somut sonucunun bu yıl yapılacak olan LGS’de (Lise Geçiş Sınavı) yaşanma olasılığı olduğunu ifade etmek gerekmektedir.

İkinci olarak, ailelerinin sosyoekonomik yapısından kaynaklı, kamu okullarında okuyan öğrencilerin kendi arasında uzaktan eğitime erişimde eşitsizlikler oluşmuştur. Yoksul ailelerin çocukları uzaktan eğitime erişim için kullanmaları gereken araçlardan yoksundur. Bu durum, öğrencilerin sadece dersleri takip etme ile ilgili değil LGS, Bursluluk gibi sınavlara hazırlık açısından da eşitsizlik oluşturmaktadır.

Üçüncü olarak, kırsal kesimde yaşayan aileler ile kentlerde yaşayan ailelerin çocuklarının arasında eşitsizlikler vardır. Kırsal kesimde yaşayan ailelerin çocukları sadece uzaktan eğitime bilgisayar aracılığıyla erişimde değil, aynı zamanda da EBA TV aracılığıyla yayınlanan dersleri takip etmekte de sorun yaşamaktadır. Hem bilgisayar hem de TV bulunmayan veya yayınların yeterince izleme olanağı olmayan ailelerin çocuklarının yaşadığı eşitsizlik daha da derindir.

Dördüncü olarak, Türkiye’de geçici koruma altında bulunan öğrencilerle, bulunmayanlar arasında eşitsizlik vardır. EBA TV dersleri ve EBA platform içerikleri geçici koruma altında bulunan öğrenciler dikkate almadan hazırlandığı için öncelikle bu alanda bir eşitsizlik yaşandığından söz etmek mümkün. Ayrıca, geçici koruma altında bulunan ailelerin genellikle yoksul aileler olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında, bu grupta bulunan öğrencilerin uzaktan eğitim için kullanabilecekleri araçları olmamasından dolayı erişim açısından eşitsizlikler yaşadığını ifade edebiliriz.

Beşinci olarak, engelli ve özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarla, olmayanlar arasında eşitsizlikler vardır. Görme, işitme engeli bulunan ve özel eğitime gereksinimi olan öğrencilerimiz uzaktan eğitim uygulamalarında genellikle göz ardı edilen, dikkate alınmayan gruplardır. Son dönemlerde MEB bu konuda küçük de olsa bazı adımlar atsa da, bunların yeterli olduğunu ifade etmek mümkün değildir.  Ders içeriklerinin hazırlanmasından, sunulmasına kadar uzaktan eğitimin pek çok aşaması, söz konusu öğrenci grupları yok sayılarak hazırlandığı için, ciddi eşitsizlikler oluşmaktadır.

Altıncı olarak, ailesi çalışmak durumunda olan ve gün içerisinde evde olmayan ailelerin çocukları ile evde olan ailelerin çocukları arasında fark vardır. Uzaktan eğitim uygulamalarında devamlılık esastır. Yüz yüze eğitimde öğretmenin fark ettiğinde müdahale ederek, giderebileceği pek çok eksikliği uzaktan eğitimde gidermek mümkün değildir. O nedenle de, öğrencilerin derslerin takibinde süreklilik gerekmektedir. Evde olan, çalışmak durumunda olmayan ailelerin bu anlamda öğrencilere olumlu anlamda katkı sunma şansı varken, çalışmak durumunda olduğu için evde olamayan ailelerin bu olanağı söz konusu değildir. Bu nedenle, çalışmak zorunda olan ailelerin çocukları ile çalışmak zorunda olamayan ailelerin çocukları arasında ciddi bir eşitsizlik oluşmaktadır.
Son olarak çocukların maruz kaldığı şiddet ve istismarla ilgili birkaç cümle ifade etmek gerekiyor. Okullar, yüz yüze eğitim çocuk koruma sistemlerinin önemli bir parçasıdır. Evde, ikamet ettiği yerde şiddete maruz kalan, istismar edilen çocuğun durumunun fark edilerek, ona koruma sağlanan kurum olarak “okulun” kapalı olduğu bu dönemde çocukların neler yaşadığını bilmek mümkün değil. Bu anlamda da, çocuklar arasında uzaktan eğitime bağlı olmayan, ancak yaşanma olasılığı yüksek eşitsizliklerden söz etmek gerekmektedir.

Uzaktan eğitimin amaç ve kullanılan araç ilişkisi doğru kurulmamasından kaynaklı, yaşanan eşitsizliklerin etkisi ve belirleyiciliğini artırmaktadır. Uzaktan eğitim yüz yüze eğitimi tamamlayıcı bir işleve sahiptir. Salgın döneminde uzaktan eğitimin, öğrencilerin eğitim sürecinden kopmaması, eğitime dönük motivasyonun artması ve salgınla baş etmelerine katkı sunacak şekilde yapılandırılması gerekiyordu. Ancak, MEB tarafından uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerini alabilecek bir işleve sahipmiş şeklinde kamuoyuna sunulması ve buradan da MEB’in eğitim uygulamalarına dönük olumlu bir algı oluşturulmaya çalışılmasından kaynaklı, dersler ve içerikleri olması gerekenden çok daha bilgi yoğun şekilde oluşturulmaktadır. Akademik bilginin tek taraflı olarak öğretmenden öğrenciye aktarımı üzerine şekillenen derslerin öğrenciler tarafından takibinin her geçen gün azaldığının farkındayız. EBA TV aracılığıyla verilen derslerin yerine öğrenciler farklı uzaktan eğitim araçlarına yönelmektedir. Bu noktada ailelerin ekonomik gücü ve eğitim geçmişi devreye girmekte ve yeni bir eşitsizlik alanı daha oluşmaktadır.

Uzaktan eğitimde yaşanan eşitsizlikler erişim, içeriğin kullanımı, MEB’in sunduklarının dışında kaynakların kullanımı ve kullanımda süreklilik gibi düzeylerde gerçekleştiği görülmektedir. Bu anlamda eşitsizliklerin nedeni olarak ailelerin sosyoekonomik yapısı, yerleşim yeri ve öğrencilerin bireysel engelleri öne çıkmaktadır. Bu anlamda da, yanıtını aradığımız soru, öğrencilerin farklılıklarının alacakları eğitimde, bunun içerisinde geliştiği koşullarda ve sunulan olanaklarda eşitsizlik yaratmaması için nelerin yapılması gerektiği ve bunun kimin, hangi kurumların sorumluluğu olduğudur.

NE YAPMALI, NASIL YAPMALI?

Öncelikle uzaktan eğitimde amaç ve araç ilişkisinin yeniden oluşturulması gerekmektedir. Akademik bir bilgi aktarım sürecinden ziyade öğrencilerin eğitim içerisinde tutma, motivasyonlarını artırma ve salgına karşı katkı sunmak amacıyla planlanan bir uzaktan eğitim sürecinin, uygulanmakta olandan daha çok ilgi göreceği ve yaşanmakta olan kimi eşitsizlikleri gidereceğini belirtmek gerekmektedir. Bununla birlikte, uzaktan eğitim içeriklerinin dezavantajlı gruplar, engelli, özel eğitim ihtiyacı olan ve geçici koruma altında bulunan öğrenciler de dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

Ayrıca, uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerin eğitim yaşantılarını ve dolayısıyla yaşamlarının genelini etkileyebilecek koşullarda ve olanaklarda bulunan eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bunun içinde, öncelikle tüm öğrencilere, uzaktan eğitime erişiminin sağlanması için, gerekli donanım (Bilgisayar, TV ) ücretsiz sunulmalıdır. Pek çok ülkede, bu konuda adım atılmış ve öğrencilere bu araçlar dağıtılmıştır. Eğitim Sen, uzaktan eğitim ilk başladığı günlerde, MEB’e gereksinimi olan öğrencilere uzaktan eğitime erişim donanımının sağlanması çağrısını yapmış ve yapmayı da sürdürmektedir.

Son olarak, bu yıl yapılacak olan LGS ve YKS sınavlarına öğrenciler uzaktan eğitim aracılığıyla hazırlanmaktadır. Uzaktan eğitimle ilgili sıralanan eşitsizlikler, bu sürece MEB müdahale etmez ise, söz konusu sınav sonuçlarına da etki etmesi kaçınılmazdır. Sınavların yeniden yapılandırılmasından, içeriklerine ve soruların zorluk derecesine, sonuçların değerlendirilmesine kadar pek çok konuyu zaman geçirmeden tartışmak ve gerekli önlemleri almak gerekmektedir. Olağan koşullara göre geliştirilen bu ölçme araçlarının, olağandışı koşulların yaşandığı durumlarda da uygulanmasını beklemek mümkün değildir. Bu sınav sonuçlarının yaratacağı eşitsizliklerin sonuçlarının çok daha belirleyici olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Yukarıda yapılması gerekenler olarak ifade edilen işlerin, MEB tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Eğitim bir kamusal hizmettir ve bunun öğrencilere sunulması kamunun görevidir. Kamu adına bu işi yapmakla görevli olan kurumda MEB’dir. Kapsayıcı bir yaklaşımla, eğitimin kamusal bir hizmet olarak salgın döneminde de sunulmaya devam etmesi gerekmektedir. Tek bir öğrencinin dahi dışarıda bırakılmadığı, mağdur olan kesimlerin desteklendiği, kamu kaynaklarının toplumsal fayda için kullanıldığı bir yaklaşımla ancak bu krizden çıkılacağı açıktır. Toplumsal dayanışmayı büyüterek ve hep birlikte bu krizden çıkacağımızı biliyoruz. Bu nedenle de, MEB’e sesleniyoruz: Gerçek sorunlara gerçek yanıtlar üretilmeli.

Özgür Bozdoğan
Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri
sosyalhukuk.org