Nihayet heyecan ve merak ile beklenen 2023 seçimleri sona erdi.

Kazanan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu. Kendisini tebrik ederiz, önümüzdeki 5 yıllık dönemde kendisine başarılar dileriz.

Yusuf Tekin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle Milli Eğitim Bakanı olarak atandı. Yusuf Tekin’i de tebrik eder, kendisine görevinde başarılar dileriz. Bakanlıktaki süresine ise Sayın Cumhurbaşkanı karar verecek. Bakalım, 5 yıllık süreyi doldurabilecek mi? Malum milli eğitim bakanlığı zordur. O kadar okul, öğretmen, öğrenci… Geniş bir camia… Öyle ki tarihte bazı milli eğitim bakanlarımıza ‘‘keşke okullar olmasa ne iyi olacak bakanlık’’ sözünü bile söyletmiştir bu eğitim öğretim iş yükü, ağırlığı ve sorumluluğu.

İnşallah hem ülkemiz hem de eğitim camiası açısından seçimlerde Türk milletinin yapmış olduğu tercih ve buna bağlı olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın tensipleriyle oluşan kabine yararlı ve güzel sonuçlar doğurur temennisinde bulunuyoruz.

Temenniler her daim iyi niyetli olmalıdır. Kanaatimiz bu cihette… Biz de bu iyi niyetimizi buradan ilan ediyoruz. Bu demek değildir ki eleştirilerimiz, kaygılarımız, sorunlarımız olmayacak. Bardağın dolu tarafından baktığımız gibi bardağın boş tarafından da bakacağız. Ne kendimizi aldatacağız ne de birtakım ideolojik saplantılarımızın ve karşıtlıklarımızın kurbanı olacağız. Düşüncelerimiz olduğu kadar duygularımız da var. Lakin duygularımızın da esiri değiliz. Tarafsız ve adil değerlendirmeler peşindeyiz. Bu yolda kusurlarımız ve hatalarımız illaki olacaktır. Çünkü insanız… Gerçekleri asla gerçek dışı olana yedirmeyeceğiz. Bu kadar girizgahtan sonra Yusuf Tekin’i okumaya ve yorumlamaya başlayabiliriz.

Biliyorsunuz ki 5 yıl önceki seçimlerden sonra da Yusuf Tekin ismi gündeme gelmişti. MEB’in bir kanadı Yusuf Tekin’in bakan olmasını arzuluyordu. Bunun için de bir çaba gösterildi. Ama o dönem Ziya Hoca Cumhurbaşkanı’nın tercihi oldu. Vallahi iyi de oldu bence. Özgün bir bakan gördük sayesinde.

Sonra Yusuf Tekin, MEB müsteşarlığını bıraktı. Zaten müsteşarlık makamı yeni sistemde yoktu, lağvedilmişti.  O da akademisyenliğe döndü. Unvanı doçent idi.

Künyesi profesör olduktan birkaç ay sonra Hacı Bayram Veli Üniversitesine rektör olarak atandı. Bu atama ulusal basında haber konusuydu.

Bizler, birkaç aylık prosedür görevlerden sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine atamalar görmüş bir nesiliz. Birkaç aylık profesörlük ve akabinde rektörlüğü elbette yadırgamıyoruz. Çünkü alıştık ya da alıştırıldık. Siyasi tarihimiz ne yazık ki bu tür görevlendirmeler ile dolu… Yalnızca bir döneme özgü olmadığını bilmenizi isterim.

Sorun da zaten her gelenin, yanlış olanı kendi çıkarına ve hesabına geldiği müddetçe devam ettiriyor oluşudur. Sindirilmiş ve özümsenmiş bir profesörlükten veyahut herhangi bir görevden sonra üst rütbelere görevlendirmeler ve atamalar daha klas, yakışık ve uygun olanıdır kanaatindeyim. Naçizane görüşümüzdür bunlar. En iyisini devlet büyüklerimiz bilirler, devlet deneyimi olan onlar netice olarak.

Her neyse biz devam edelim Sayın Yusuf Tekin ile. Ziya Hoca’nın bakan olmasından sonra selefleri olanlara göre farklı bir imaj, hava ve üslup çizmesi öğretmen camiasında olumlu bir tesir bıraktı. Yalnız Ziya Hoca’nın çizdiği bu imaj, tarz ya da üslup MEB’in bir kanadında garip görülüyor hatta tasvip edilmiyordu. Ziya Hoca, kafasındakileri hayata geçirmekte zorlandı. Çünkü MEB’in Ziya Hoca’yı tasvip etmeyen bu kanadı, Ziya Hoca’ya alan bırakmıyor; statükoyu devam ettirmesi için telkinlerde bulunuyordu. İşte MEB’in bahsettiğimiz bu kanadı Yusuf Tekin’e yakın bir kanattı. Yusuf Tekin’in bakan olmasını istemişler, bu isteklerine ulaşamamışlardı. Sonra karalar bağlamışlar. Ziya Hoca’yı da en sonunda karamsar bir kıvama getirip istifasına yol açmışlardı. Ziya Hoca’ya Twıtter üzerinden yüklenildiği zamanları unutmayalım. Ziya Hoca’nın başlarda yarattığı olumlu hava ve imaj bir müddet sonra MEB’in söz konusu bu kanadının halleri ile dağılmıştı. Ziya Hoca da bu duruma daha fazla dayanamazdı. Günün sonunda Ziya Hoca imajı, havası ve üslubu havada kaldı ve komik olmaya başladı.

Demem odur ki Ziya Selçuk ile Yusuf Tekin iki farklı ekolü temsil ediyor. Eski bakanlardan Hasan Ali Yücel ile Reşat Şemsettin Sirer gibi…

Demem odur ki Ziya Selçuk ile Yusuf Tekin iki farklı kanadı, bakışı ve anlayışı temsil ediyor. Ziya Selçuk şu an kenarda iken Yusuf Tekin başköşede…

Ziya Selçuk, bizim için Ziya Hoca olur. Yusuf Tekin ise Sayın Bakan… Ziya Hoca’ya takılabiliriz. Babacanlığı vardır. Lakin Yusuf Tekin, daha serttir ve resmidir. Devlet Baba’dır.

İkisinin de yoğurt yiyişleri birbirine benzememektedir. İki zıt kutup gibidirler.

Amacım ikisini karşı karşıya getirmek değildir zinhar.

Ziya Hoca tarzını seven de var. Sevmeyen de… Sayın Bakan Yusuf Tekin tarzını seven de olacak, sevmeyen de…

MEB’de Ziya Selçuk’un Ziya Hoca imajı, havası, üslubu günün sonunda tutmadı. Bu, kesin… Tutsaydı dönüşüm gerçekleşirdi. Olmadı.

Bakalım Yusuf Tekin havası, tarzı ve üslubu tutacak mı?

Yine bir deneme yanılma dönemine girmek üzereyiz. Her zamanki gibi…

Yusuf Tekin’e görevinde sonsuz başarılar… O başarılı olursa mutlu oluruz. Zira onun başarısı ülke eğitiminin seyri ve seviyesi için bir kilometre taşı olacak. Eeee ne idi bu yüzyılın ismi: Türkiye Yüzyılı…

Bakacağız ve göreceğiz.

Tespitimiz şudur ki 2018’deki Ziya Hoca seçimi, 2023’te Yusuf Tekin’e savrulmuştur.

Saygılarımla…

Yusuf Yahya Öğretmen