Öğretmeni Koruma Kanunu (!)

Kayseri İl Milli Eğitim Müdürü Ayhan Teltik, birkaç gün önce bir yerel TV kanalında yaptığı açıklamalarla adeta öğretmenleri hedef tahtasına oturttu. Öğretmenlerin birçoğu, Sayın TELTİK’in ‘‘Başarısız öğretmenlere işlem yapılabilir.’’ sözlerini işittiğinde kendilerini ‘maraba’ gibi hissetti. Öğretmenlerin tüyleri diken diken eden ürkütücü bir söz…

Üstüne üstlük velilerin de öğretmenleri denetleyici konumunda bulunduğunu ifade etmesi, öğretmenlerin iç-dış paydaşlar tarafından nasıl bir kuşatma altına alındıklarını gözler önüne sermeye yetti. Menfi duygular uyandıran bu kuşatmalar altında öğretmenlerin nasıl rahat ve iştiyakla mesleklerini icra edecekleri ise elbette ki bir soru işaretidir. Araştırma konusu olmaya değerdir. Oluyordur da ama kimi idarecilerin gözdağı verir sözleri ve halleri inanınız ki araştırmalarla, çalıştaylarla, yönetmeliklerle hale yola koyulacak bir vaziyet değildir. Öğretmenler, arkamda Erciyes Dağı gibi duran bir müdürüm var, deseydi iyi olmaz mıydı sizce? Öğretmenler, böyle bir olaydan sonra ‘MESLEKİ GÜVENCE KANUNU’ isteseler yeridir bence. Çünkü öğretmenleri; onları hedefe koyan gazetecilere karşı, onları hedefe koyan bürokratlara karşı, onları hedefe koyan velilere karşı, onları hedefe koyan müdürlere karşı koruyup kollayacak olan ve mesleklerini daha rahat bir kafayla, güvenle ve öz güvenle yapmaları için bu ahval-şerait içinde sırtlarını yaslayabilecekleri ‘MESLEKİ GÜVENCE KANUNU’NU istemeleri en doğal haklarıdır. Öğretmenlerimiz -öyle bir döneme geldik ki- öğrenciye, veliye, müdürlere vs. karşı korunmaya gereksinim hissediyor. Bu hissin meydana gelmesinde etken olan yaşanmış birçok olayı alt alta yazmaya gerek yok. O kadar çok örnek var ki…

Bir milli eğitim müdürünün maiyetindeki personeline güven vermesi gerekirken yangına körükle giderek öğretmenleri tedirgin eden ve kaygı veren açıklamaların ağzından dökülüvermesi nereden bakarsanız bakınız skandaldır. Öğretmenin arkasında dağ gibi durması lazımken onları iç-dış paydaşların önüne atması kendisine hiç ama hiç yakışmamıştır. Hele hele öğretmenlerin şamar oğlanı ve günah keçisi yapılmak istendiği şu zaman dilimlerinde… Akıldan çıkarılmamalıdır ki bazı insanlar, aç kurtlar gibi öğretmeni yemek ve yedirmek için pusuda bekliyor. Zaten halihazırda eğitim ortamları öğretmen zaviyesinden gergin ve tedirgin edici… İl Milli Eğitim Müdürü’nün açıklamaları yaraya tuz basmak gibi… Hiç olmadı vallahi.

Sayın Müdür’ün sanki içinin bir yerinde öğretmene karşı beslediği olumsuz duygular bir an için depreşip kontrolü kaybederek açığa çıktı. En son bunu Nagehan Alçı’da görmüştük. Sonra kendisi öğretmene beslediği olumsuz algılarının nedenlerini ele verdi. İnşallah böyle değildir Sayın Müdür’ünkü…

Yalnız şunu ifade etmeliyim ki bu gibi olaylar öğretmenleri sendikalar olmadan bütünleştiriyor, öğretmenlerin bütüncül tepkisine yol açıyor, öğretmenler kendi kendilerine sahip çıkıyor ve kendilerini ezdirmiyor. Zira öğretmenlerin bu gibi hadiseler gırtlaklarına kadar geldi, dayanacak güçleri kalmadı artık. İnceldiği yerden kopsun, modunda bir reaksiyon kaçınılmaz görülüyor tabii ki. Öğretmenlerin tepkiselliği alışkanlık oluyor. Sendikalar bile öğretmenlerin gerisinde kaldı. Hal böyle olunca öğretmenler, ileriki yıllarda bu bütüncül mücadelelerinin ve tepkilerinin olumlu neticelerini görecekler. Öyle öngörüyorum. Sendikalar bu halleriyle öğretmenlere yetişemez. Revizyona gitmeliler. Yoksa dava, ideoloji, siyaset, iltimas gibi teraneleri öne sürerek üye avlama yarışında nalları toplayacaklar. Akabinde de nalları dikerler artık.

Her neyse… Biz devam edelim asıl meseleye…

Bir öğretmeni geçtim, bir insanın ensesinde boza pişirerek ondan istenilen ve beklenilen düzeyde verim alamazsınız. Kafasına vura vura, hedef tahtasına oturta oturta, memuriyete döndürürüz diyerek aba altından sopa göstere göstere, gözdağı vere vere bir öğretmeni geçtim, bir insanı stressiz kafa ile çalıştıramazsınız.

Bir müdürün maiyetindeki öğretmenlerle güven ilişkisi kuran üslubu bu mudur? Bu, olmamalıdır. Olursa sağlıklı ilişkiler yerini prosedür ilişkilerine bırakır. Öğretmenlik prosedürü esas alan bir meslek değildir. Öğretmenlik prosedürü esas alırsa işte o zaman hissiz bir memurdan farkı kalmaz. Bu mudur istediğiniz? Bu, olmamalıdır. Olursa hissiz ve düşüncesiz bir ortam ve toplum yaratırsınız.

Tekrar ifade etmeliyim ki öğretmenlerde yaratılan bu gibi olumsuz hisler öğretmenin verimli, enerjik ve güdülenerek çalışmasının önünde en büyük handikaptır. Herkesin malumu olduğu üzere Maslow’un bir ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ piramidi var. Bu piramidin en alt katmanlarının birinde ‘güvenlik’ diye bir basamak söz konusu… Fizyolojik ihtiyaçların hemen üstünde… Bu bağlamda sormak isterim Sayın Milli Eğitim Müdürü’ne:

‘‘Sayın Müdürüm, öğretmen kendisini tedirgin, kaygılı, her an bir işlem yapılacakmış gibi bekler bir durumda nasıl güvende hissedecek? Siz, maiyetinizdeki öğretmenlere böyle mi güven telkin ediyorsunuz? İlişkilerde güvenin olmadığı okul ortamlarından nasıl başarı bekliyorsunuz? Güvenin olmadığı ve karşılıklı güzel hislerin oluşmadığı bir yerde prosedür ilişkileri insanı betona çevirmez mi? Biz eğitimi dört duvar arasından kurtarın derken siz gelecek kuşakları bir mengene gibi dört duvar arasına aldıracak dili kullanmıyor musunuz? Ve bu dilin, hiyerarşi içinde nasıl yayılacağını hesaba katmadınız mı? Öğretmenlerin bu dille nasıl kıstırılacağını ve kısıtlanacağını da mı? Sorumluluk duygunuz hiç aklınıza gelmedi mi?’’

O zaman ille de sorumluluk, ille de sorumluluk…

O zaman ille de güven, ille de güven…

Ama hedef tahtasına oturtarak değil, gözdağı vererek değil, aba altından sopa göstererek değil, bir abluka altındaymışçasına duygularını ve düşüncelerini yaratarak değil, öğretmenin adımına gözlerini dikerek değil…

Düşünsenize adımınız denetleniyor, vallahi de billahi de düz yolda düşersiniz. Affalar, şaşırır, bocalar, eliniz ayağınız birbirine dolaşır.  İşte bu idari tarz (başarısızlığa işlem yapma eğilimli) tüm bunlara gebe…

Neyse ki Sayın Müdür görevden alınarak diğer müdürler için bir emsal olmuştur. Kendisine bu bakımdan teşekkür ederiz. Yeni görevinde başarılar dileriz. Sonra başarısızlık durumunda kendisi gibi düşünen birisi çıkıp kendisine işlem yapabilir. Allah korusun!..

 

Saygılarımla…

Yusuf Yahya Öğretmen