Yol üstündeki benzinliğe girmiş.

 

Pompacıya, 100 liralık benzin demiş. Kartla ödemeyi yapıp tam benzinlikten çıkarken aracın yakıt ışığının yine ısrarla yanıp söndüğünü görmüş.

 

 Geri dönüp pompacıya utana sıkıla” Af edersiniz, siz benim arabaya benzin koymayı unutmuş olabilir misiniz acaba, yakıt ışığı sönmedi de” demiş.

 

Pompacı, hanımefendi, 100 liralık benzinizi koydum, fiyatlardan haberiniz yok mu, 100 liraya bu kadar benzin ediyor” demiş.

 

 Konuşma devam ederken aracın sallandığını fark etmiş, deprem oluyor sanmış, korkmuş arkadaşım

 

Pompacı aracı sallıyormuş meğer...

 

Pompacıya,” Ne yapıyorsunuz, beyefendi” demiş, korku ve panikle beraber.

 

 “Abla arabayı sallıyorum ki benzin çalkalansın, belki aracınızın yakıt ışığı söner”

 

Şimdi bu olaya fıkra deyip gülsek mi, yoksa ne hallere düştük diye ağlasak mı? Ben hem güldüm hem ağladım hem düşündüm.

 

Düşünmekten artık kartları yakacağım, o başka mevzu…

 

Ama pompacının çözümü tam bizlik. Anlık, günü birlik, çözüm olmayan çözüm yollarımızdan, göz aldatmacalarımızdan, her zaman ki “mış” gibilerimizden, geçiştirmelerimizden, desinlerden, algı oluşturmalarımızdan...

 

Kısacası pompacı işi biliyor!

 

Depoyu salla, kafası gözü dönsün, aklı karışsın, unutsun, elektronik kartı yaksın. Ve zavallı depo tekeri döndüreceğini sansın.

 

Pompacı işi bilse de tekeri döndürmek zorunda olanlar ne olacak? Şoför koltuğunda oturan anne ve babalar mesela…Ailenin ihtiyaçları nasıl sağlanacak? Faturalar nasıl ödenecek?

 

Pompacı işi bilse de aracına sadece 100 liralık benzin alabilecek duruma düşen, 100 liralık benzinle de arabasının yakıt ışığını bile söndüremeyen öğretmenler için o kadar kolay değil…

 

100 liralık benzin muhasebesi yapmak zorunda bırakılan öğretmen, bu olayın öznesi.

 

Eğitim öğretim görevi üstlenen öğretmenler “mış” gibi maaşla, ekonomik sıkıntılarla mücadele ediyor. Oysa öğretmenin tek mücadelesi CAHİLLİKLE olmalıydı, değil mi?

 

Öğretmenler okula gitmek için yakıt hesabı yapmakla, ev kirası ile çocuğun eğitim masraflarıyla, öğrencilerinin karşına düzgün kıyafetlerle çıkabilme, mutfak masraflarını karşılayabilme, faturaları ödeyebilme hesaplarıyla mücadele ediyor, hayat pahalılığı karşısında eriyen maaşlarıyla…

 

Hayat pahalılığı yetmedi daha haziran ayında maaşlar vergi dilimi kesintisiyle, bir de oradan kırpıldı. Pompacı bu işe nasıl çözüm bulur acaba, benzinliğe gidince sormak lazım…

 

Öğretmen maaşlarına %20 vergi dilimi de ne oluyor?

 

Vergi dilimi iyi fikir ama…

 

Vergi dilimi ile yılın ikinci 6 ayında maaşlardan kesinti yapılıyor, yılın ilk 6 ayı tekrar senden kesilen sana maaş zammı olarak dönüyor. Pompacının arabayı sallayıp, yakıt ışığını söndürmeye çalışması gibi sanki...

 

Enflasyon, vergi dilimi derken öğretmenlerin psikolojisi bozuldu.

 

Yetmedi bu kafayla bir yaz boyunca bohçaları karıştırın evrak, belge toplayın, 240 saat/180 saat eğitim alın, sonra da bu psikolojiyle bu yorgunlukla sınava girin, başarırsanız 1000 TL/ 2000 TL yolun sonunda sizi bekliyor, gözleriniz ışıldayacak, deniyor. Bu işin içinden nasıl çıkılır, onu da pompacıya sormak lazım…

 

Öğretmenlerin gözünün feri söndü. Eğer o gözlere ışıltı gelmezse, öğretmenler cehaletle mücadele edebilme gücünü kendinde bulamazlar.

 

Kadriye DEMİREL
Eğitimci Yazar