Öğretmen Sendikaları Eğitimde Tehdit Mi? Taner Yıldız yazdı...

Sizden gelenler köşemizde bu hafta Taner Yıldız var. Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü 2019-2023 Stratejik Planı'nda eğitim-öğretimimizi tehdit eden unsurlar arasında sendikaları da saymıştı. Yıldız, eğitim sendikalarının rolünü bu stratejik plan üzerinden değerlendiriyor.

SİZDEN GELEN - 09-03-2020 00:14

Öğretmen Sendikaları Eğitimde Tehdit Mi? Taner Yıldız yazdı...

Eğitimde Sendikaların Rolü

Geçtiğimiz aylarda Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğünün resmi web sitesinde yayınladığı 2019-2023 Stratejik Planını okudum. Gördüm ki sendikalar başta olmak üzere tüm eğitim camiasında tartışma konusu olmuştu. Çünkü söz konusu stratejik planın 48. sayfasında eğitim-öğretimimizi tehdit eden unsurlar arasında sendikalar hedef gösterilmiş ve politikacılarla beraber sendikaların okul yönetimlerine müdahale ettiği vurgulanmıştı.

Tehditler bölümünde ki bu maddeyi bazı sendika yetkilileri üzerine alınmış olmalı ki, hemen sosyal medyada kıyameti koparmaya başlamışlardı. Peki bu yazılanlar doğru muydu? Gerçekten siyasetçiler ve sendikalar eğitim - öğretim konularında okullara müdahalede bulunuyorlar mıydı?

Bu soruların cevabına geçmeden önce sendikaların ne amaçla ve nasıl kurulmuş olduklarını, eğitim camiasında gerekli olup olmadıklarını incelemekte fayda vardır. Sendikacılık ciddi manada 20. yüzyılın başlarında işçilerin haklarını toplu olarak koruyabilmek için küçük örgütlenmelerle başlamış, fakat çağımızda çok hızlı bir gelişme kaydetmiştir. Türkiye de sendikalaşma hareketleri ise dünyadaki gelişmelere göre daha geç başlamış olmasına rağmen özellikle memur sendikalarındaki hızlı gelişmelerle çok büyük kitlelere ulaşmıştır. Öyle ki memur sendikalarında ki oluşumlar, işçi sendikalarına gösterilen tepkiden daha büyük bir potansiyele ulaşmıştır. Sendikaların yasal dayanağı ise ilk zamanlarda bulundukları ülkelerin kanunlarıyla değil, uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Antlaşması ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87,98 ve 151 sayılı kararları sendikal örgütlenmeleri güvence altına alan maddelerden bazılarıdır. Her ülkenin kendi ulusal düzenlemelerinde uygulama farklılıkları olsa da, genel eğilim tüm kamu çalışanlarına örgütlenme hakkının tanınması yönündedir. Türkiye de sendikalar bazı dönemlerde kapatılıp, tekrar açılmışsa da 1982 anayasasında yapılan birtakım değişikliklerle yeniden güvence altına alınmıştır. Nihayetinde 12 Temmuz 2001 de 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıkarılarak, bu tarihten önce kurulan sendikalar da dahil olmak üzere tüm sendikalar yasal bir nitelik kazanmışlardır. Bu yasa neticesinde hızla çoğalan memur sendikaları her meslek dalından olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de büyük bir harekete dönüşmüş ve ülkemizde siyasi ve ideolojik yapılanmaların sonucu olarak 35 farklı eğitim sendikasının kurulmasına zemin hazırlamıştır. Bu kadar çok değişik fikir ve siyasi görüşlerin olduğu bir ülkede, elbette ki sendikaların da siyasi ve ideolojik örgütlenmelerin yuvası haline gelmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bu duruma sendikalar her ne kadar itiraz etse de, öğretmenler arasında yapılan anket çalışmalarında bile katılımcıların % 92’si sendikaların siyasi partilere yakınlığı ve hükümetlerin eğitim sendikaları üzerinde baskısı olduğunu belirtmişlerdir.  35 farklı sendikanın siyasi fikir ve ideolojilere göre ayrılmasının sonuçları olarak;

Birbirine selam vermeyen öğretmenler, birbirine selam vermeyen okul müdürleri, sevmediği okul müdürlerinin düzenini bozmaya çalışan milli eğitim müdürleri, milli eğitim müdürleriyle restleşen sendika başkanları, kendinden olmayana mobbing uygulamaya çalışan yöneticiler, yöneticilerin siyasi görüşüne göre tavır alan yerel yönetimler, kendi siyasi fikrine göre denetimler yapan müfettişler, birbirinin açığını kapatmaya çalışan denetimciler, istediği sendikalı öğretmeni bir telefonla okulların idaresine getirttiren partililer gibi onlarca problem beraberinde gelmektedir. Bunun adına da ne yazık ki sendikal mücadele denmektedir.

 Bugün Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü bu sorunu görmüş ve raporlaştırmıştır. Daha doğrusu tüm milli eğitim müdürlükleri bu tehlikeyi yıllardır görmesine rağmen cesaret edip yazamamıştır. Malum sendikaların bu konuda Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğüne veryansın etmesinin sebebi  tamamen koltuk kaptırma endişesidir. Sendikalar siyasetten koparıldığında her istedikleri kişiyi istedikleri makama getiremeyeceklerini çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla bu yazımdan dolayı bana da itiraz edecek çeşitli sendikalar olacaktır elbette. Onlara da diyeceğim şey şudur ; Gelin aşağıdaki sorulara sadece vicdanımızla sorgulayarak içtenlikle cevap verelim;

  • Eğitim alanında 35 farklı sendika gerekli midir? Eğitim camiamızın bu kadar fazla değişik fırkalara bölünmesi sizce kimlerin işine gelecektir?
  • Sendikalar 4688 sayılı kanunda belirtildiği üzere gerçekten de siyasi oluşum ve faaliyetlerden uzak mıdır?
  • Sendikalar hakkaniyet ve liyakat usulüne göre hareket etmekte midir?
  • Sendikalar kendi sendikasından olmayanlara karşı aynı hassasiyeti göstermekte midir?
  • Sendikalar dil, din, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin herkese eşit mesafede midir?
  • Sendikalar üyelerinin mesleğinde ilerleme ve yer değiştirme konularında adil midir?
  • Yerel yöneticiler ve kurum amirleri tüm sendika üyelerine karşı aynı demokratik tutumu sergilemekte midir?

Tüm bu soruların cevabını dilinizle değil, vicdanınızla verdiyseniz, zaten bana hak vermişsiniz demektir. Sendikacılık tamamen gereksizdir demek istemiyorum elbette. Eğer bir sendika herkesi kucaklıyorsa, her görüşten insana saygı duyuyor ve sıkıntılarını dinliyorsa, siyasi bölünmelere sebep olmuyor ve birleştirici bir tavır sergiliyorsa, eğitimcilerin haklarının korunması yanında eğitim sistemini güçlendirebilecek projeler üretebiliyorsa elbette ki böyle bir sendikanın hem eğitime hem de üyelerine karşı birçok getirisi olacaktır. Lakin ülkemizde dış odaklı projelerden biri olan sendikaların çoğalması, birlik beraberlik oluşturmak yerine, tamamen bölünmüşlüğe ve adaletsizliğe saplanmış, eğitim öğretimimizin ilerleyişinin önünde bir barikat gibi perdelenmiştir. Dünyanın hiçbir ülkesinin eğitim bakanlığına bağlı 35 farklı sendikası bulunmamaktadır. Nitekim dünya eğitim başarısında ilk 10’a giren ülkelere bakıldığında en fazla sendikası olan devletlerin bile sendika sayısı bir elin parmağını geçmemekle beraber, hükümet bu sendikaların tamamı ile aylık toplantılar yapmakta ve önerilerini dikkate almaktadır. Örneğin Finlandiya da öğretmenlerin % 96’sının bağlı olduğu ve hiçbir siyasi oluşumla bağlantısı olmayan OAJ ( The Trade Union Of  Education ) adlı bir eğitim sendikaları vardır ve eğitim politikalarının belirlenmesinde çok büyük bir rol oynamaktadır. Bizim ülkemizde ise maalesef her kafadan ayrı sesler çıkmakta ve her çıkan ses eğitim öğretimimizin gelişmesine adeta duvar örmektedir. Bugün sendika üyesi olan öğretmenler bile, sendikaların eğitim sorunlarını çözmede yetersiz olduğunu düşünmekte ve sendikalarına karşı güven kaybetmektedir. Fakat buna rağmen kendilerini koruma altında gördükleri için veya ileride idareci kadrolarına çıkan basamakları daha kolay tırmanabilmek için çeşitli sendikaların üyesi olmayı tercih etmektedirler. Oysa ki idarecilik her şeyden önce liyakati, yeterliliği, belli bir uzmanlık ve deneyimi gerektirmelidir. Liyakati bulunmayan kişilerin özlük dosyalarını, hak etmediği halde çeşitli ödül ve belgelerle doldurmaya çalışarak idareci kadrolarına getirmeye çalışmak, verilen onca emeğin zayi olmasının ve eğitim öğretimin çöküşünün hızlandırılması demektir.

Bu güne kadar hiçbir sendika ve siyasi oluşumun içerisinde bulunmamış, doğruları her zaman her yerde konuşabilmeyi şiar edinmiş bir eğitimci olarak devletimizin bu tehlikeyi bir an önce sezmesini ve masaya yatırmasını ümit ediyorum. Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğüne ise dürüstlüğünden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Bütün sendika başkanlıklarını, bana kızmak yerine sağduyulu olmaya davet ediyorum. Mülklünün gazabından korkup ta, mülkün temelini sarsmayan ve kutsal mesleğinin etik değerlerinden ayrılmayan eğitimciler olmaya davet ediyorum.

Çünkü;

Bizim başka bir ülkemiz yok. Artık kişisel ego ve çıkarlar için harcanacak zamanımız yok. Güç yarışları yaparak eğitim sistemimizi zedelemeye de hakkımız yok. Unutmayınız ki adaletin olmadığı yerde medeniyet aramak mümkün değildir.

Selametle…

Taner YILDIZ

DİĞER HABERLER
Öğretmenlerden ''Dünyayı Verelim Çocuklara'' Şiiri

Öğretmenlerden ''Dünyayı Verelim Çocuklara'' Şiiri

09-03-2024 - SİZDEN GELEN

Ne Kadar Sendikacılık, O Kadar Zam!

Ne Kadar Sendikacılık, O Kadar Zam!

31-08-2023 - SİZDEN GELEN

Çalışma hayatında gündemde olan ''sessiz istifa'' nedir?

Çalışma hayatında gündemde olan ''sessiz istifa'' nedir?

23-10-2022 - SİZDEN GELEN

Aynı ilde 18 öğretmen görevden alındı

Aynı ilde 18 öğretmen görevden alındı

25-09-2022 - SİZDEN GELEN

Tatilini geçirdiği yerde internet çekmediği için videoları bitiremeyen öğretmenler ne yapacak?

Tatilini geçirdiği yerde internet çekmediği için videoları bitiremeyen öğretmenler ne yapacak?

14-09-2022 - SİZDEN GELEN