TBMM’ye de sunulmuş olan “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nu incelediğimizde bazı eksikliklerin olduğunu söyleyebiliriz. Fakat beklentiler yüksek olduğu için ve bu beklentileri tam olarak karşılamadığı için taslak kanunun getirdiği yenilikleri ilk etapta görmezden gelerek eleştirmek haksızlığı da beraberinde getirir. Nitekim bardağın dolu ve boş tarafından görmeli, iki boyutlu görmek gerekir diye düşünmekteyiz.

Nitekim yıllardır beklenen ve ifade edilen uzman/başöğretmenlik ve 3600 ek gösterge konularının netliğe kavuşması büyük önem arz etmektedir. Mevcut 12 madde üzerinden bakacak olursak özellikle öğretmen kökenli şube müdürlerinin de haklı olarak “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nda yer almak istediklerini görmekteyiz. Bu talepleri haklı görmekteyiz çünkü bir öğretmen, hangi makam ve mevkie gelirse gelsin öğretmen olması esastır ve eğitimin halen içerisindedir. Bu itibarla öğretmen kökenli şube müdürlerinin alınabilecek en güzel sıfat olan “öğretmenliği” devam etmekte dolayısıyla mesleğine öğretmen olarak başlayıp daha sonra şube müdürleri olanlarında uzman ve başöğretmen olabilme haklarına da sahip olmaları gerekmektedir.

Diğer taraftan kanunun getirdiği en güzel yeniliğin başında 3600 ek gösterge gelmektedir. Fakat bu hakkın kapsamında da öğretmen kökenli şube müdürlerinin olmaması paradoksa sebep olmaktadır. Mesleklerine öğretmen olarak başlayıp aynı bakanlık çatısı altında çalışmaya devam edenlerden bir kısmına 3600 ek göstergenin verilmesi ama görevde yükselme sınavıyla şube müdürü olarak devam edenlere ise verilmemesi çalışma barışına aykırılık teşkil edecektir. Zira bir öğretmenin bakanlıkça yapılan sınava girerek görevde yükselerek şube müdürü olması o kişi için bir engel oluşturup aynı meslek grubundaki iş arkadaşlarından geride kalmasına sebep olmamalıdır. Kısaca açıklamaya çalıştığımız nedenlerden dolayı 12 maddelik “Öğretmenlik Meslek Kanunu”na öğretmen kökenli şube müdürlerinin de eklenmesi çok yerinde bir adım olacaktır.

Lider Eğitimci Yazarlar Derneği