Oysa ki, verginin ülkede yaşayan insanların gelirlerine, mali güçlerine göre adaletli bir şekilde dağıtılması devletin asli görevidir. Vergi yükünün çalışanlar için adil ve dengeli olarak paylaştırılması, çalışma barışı, devlete güven ve aidiyet duygusunun gelişimi açısından da önem arz etmektedir. 

Ülkemizde TÜİK verileri dikkate alındığında devletin topladığı gelir vergisinin en büyük oranı, kaynaktan kesilen yani ücretli çalışanlardan kesilen vergilerden oluşmaktadır. Çalışanların ödemenin yapıldığı ayda geçerli olan asgari ücret tutarı olan 5.500,35 TL si vergiden istisna sayılmaktadır. Asgari ücret tutarının ülkemizde açlık sınırının altında kalması nedeniyle bu istisna tutarı kamu çalışanlarının beklentilerine cevap verememektedir. Öyle ki, bu istisnaya rağmen kamu çalışanları genel olarak Haziran, Temmuz aylarında %20’lik ve %27’lik vergi dilimlerine girmekte böylece daha fazla vergi ödemektedir.

Öğretmen olarak görev yapan çalışanlarımız ise aynı ayda yapılan ikinci ödeme olan ek ders ücretlerinin neredeyse tamamı üzerinden gelir vergisi kesintisine maruz kalmaktadır.

Bu nedenlerle;
1.    Kamu çalışanlarının en düşük maaşının yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesi,
2.    Kamu çalışanlarından Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atananlar hariç, ücretli çalışan tüm emekçiler için maaş/ücretin gelir vergisi istisnasından kalan tutarı için gelir vergisinin %15 ile sabitlenmesi,
3.    Sözleşmeli çalışanların bir an önce koşulsuz olarak kadroya geçirilmesi ve böylece üzerlerindeki sözleşmeli olmalarından kaynaklı vergi yükünün azaltılması,
4.    Zorunlu temel gıda ve tüketim maddeleri üzerindeki ağır vergi yükünün telafi edilmesi, 
5.    Ülkemizde servet vergilerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması
talepleriyle, Türkiye genelinde imza kampanyası başlattık. 

Söz Konusu imza kampanyasına üyelerimiz ve üyelerimiz dışındaki tüm kamu emekçileri katılabilecektir.

Eğitim İş