Egetelgraf gazetesi Yağmur Tülü'nün haberine göre, Yıldırım, vaka artışları ile ilgili kamuoyunda dolayısıyla da eğitim sektöründe ciddi tereddütler olduğunu belirtti, yüz yüze eğitim konusunda önerilerde bulundu.

Yüz yüze eğitim yaygınlaşırken artan vakalara rağmen pozitif bir hava estirmenin veli ve eğitimcileri tedirgin ettiğinin altını çizen Yıldırım, “Kasım ayının başında 5 ve 9’uncu sınıflarda yüz yüze eğitime geçilmesi kararlaştırıldı. Eylül ayından beri ilkokulda 4’üncü sınıfa kadar olan kısımlar, 8 ve 12’nci sınıflar ve meslek eğitimlerinde de tüm sınıflarda yüz yüze eğitim uygulanmaya başlandı. Seyreltilmiş olarak pazartesi ve salı günleri bir grup, çarşamba günü boş, perşembe ve cuma günleri de diğer gruplar eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam ediyor. Sınıflar da ikiye bölündü. 5 ve 9’uncu sınıfların da yüz yüze eğitime geçmesiyle birlikte onlarda da aynı uygulamaların yapılacağını, ilerideki süreçte 6, 7, 10 ve 11’inci sınıfların da aynı program dahiline geçeceğini düşünecek olursak ciddi bir derslik ve öğretmen ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Kaldı ki bizler uzun süredir bakanlığa bu konuda eksiklerin giderilmesi konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Sonuçta dışarıda atanmayı bekleyen 500 bine yakın meslektaşımız var. Onlar da bir an evvel öğrencileri ile buluşmak istiyor” dedi.

 

‘KURAL İHLALİ OLUYOR’

“Daha önce de bakanlığın uzaktan eğitim sisteminde sınıfta kaldığını belirtmiştik” diyerek açıklamalarını sürdüren Yıldırım, “Gerek teknoloji altyapısının yetersizliği, gerek kullanılan programların risklerle öğretmen ve öğrenciyi baş başa bırakması, hatta bu programları kullanmaya zorlanan öğretmenlerin bilgisayar kullanıcıları tarafından mağdur edilmesi ve itibarlarının zedelenmesi gibi bir sürü konu gündemimize geldi. Dolayısıyla toplumda oluşan refleksi gidermek adına kademeli ve seyreltilmiş eğitim kararı alındı. Ancak bize şu anda gelen bilgilerde okullarda eğitim ve öğretim faaliyetleri yürütülürken yeterince hijyen koşullarının sağlanamadığı ve mesafe kurallarının ihlal edildiği görülüyor. Büyük bir maske ihtiyacı da var. Bakanlığın bu konuda ne yazık ki önlem aldığını gözlemlemiyoruz. Tedbirler konusundaki inisiyatifi okul idareleri, veliler ve öğrencilere yüklüyorlar. Bunun dışında temizlik malzemelerinin tedariği konusunda okullara yeterince bütçe gönderilmediği, okul aile birlikleri üzerinden ihtiyaçların giderilmeye çalışıldığını görüyoruz. Hatta bazı okullarda temizlik personeli yetersizliğinden velilerin temizlik işlerini yürüttüğüne ilişkin bilgiler de var” diye konuştu.

 

‘İHTİYAÇLAR GİDERİLMELİ’

Yüz yüze eğitime geçerken bakanlığın yaptığı ‘Devam zorunluluğu olmayacak’ açıklamalarını da değerlendiren Başkan Yıldırım, “Veliler isterlerse dilekçe vererek çocuklarını okula göndermeyebilir. Bu da bizi şöyle bir tehlike ile karşı karşıya bırakıyor; çocuk işçiliği, erken yaşta evlenmenin önünü açacak ve kontrolsüz bir eğitim-öğretim süreci ile baş başa kalacağız. Bunun dışında merdiven altı eğitim veren yerlerin de sayısını artıracak. Bu konuda ispata muhtaç bazı bilgilerimiz de var. Bir apartmanda yaşayan tüm velilerin çocuklarının uzaktan eğitim sürecinde yetersiz kalmaması için öğretmenlerle anlaştıklarına ilişkin bilgiler de kulağımıza geliyor. Bizler eğitimin devlet kontrolünde gerçekleşmesinden yanayız. Ancak bu süreçte gerekli ihtiyaçların giderilmesi de çok elzem bir konu” ifadelerini kullandı.

 

‘BİR KUŞAĞI KAYBEDECEĞİZ’
 
“Sağlıklı eğitimden yanayız” vurgusuyla konuşmasına devam eden Yıldırım, şu açıklamalarda bulundu: “Yaşanan sıkıntılar ortada ama hala havanda su dövüyoruz. Evet, öğretmen arkadaşlarımız bu konuda çok özverili çalışıyor. Mesaileri akşamları da hafta sonları da devam ediyor ama hiçbir şey yüz yüze yani çocuğa dokunarak yapılan eğitimin yerini tutmuyor. Bu kadar uzun süre eğitim ve öğretim faaliyetlerinden uzak kalan çocuklar için endişelerimiz var. Bir kuşağı kaybedeceğiz… Belki de buradaki bir yıllık açığı 2 ya da 2.5 yılda telafi edebileceğiz. En başından beri okulları açalım ama sağlıklı koşullar oluşturalım önerisinde bulunuyoruz. Şu anda vaka sayılarına baktığımızda 2020’nin bahar döneminden çok da sağlıklı olduğumuz söylenemez. Hatta tam tersine her gün kötüye giden bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir vaka bulduğumuzda hemen okulları uzaktan eğitim sürecine dahil ettik. Bugün bakıyoruz günde ortalama 2 bin vaka sayısı ile karşı karşıyayız ama okulları açmak zorunda kaldık. Çünkü çocuklarımızı bu kadar uzun bir zaman diliminde eğitimden uzak kalmaları ne yazık ki olumsuz etkiler göstermeye başladı. Şahsen, okulları yüz yüze eğitime geçirmek için bu kadar beklemek yerine 31 Ağustos’ta telafi eğitimle birlikte seyreltilmiş bir program uygulanıp tüm öğrencileri okullara çağırabileceğimizi düşünüyordum. Yaz koşulları henüz hakimdi, gribal enfeksiyonun yaygınlaşmadığı bir süreçteydik. En azından bilhassa okula yeni başlayan çocuklarımıza kalem tutmayı, öğretmenini tanımayı öğretebilirdik. Şimdi tablo yukarı doğru ilerlerken ve kış koşulları hakimken bütün çocukları okula çağırıyoruz. Çünkü öğrencinin bir üst sınıfa geçmesi için bir nota ihtiyacımız var. Geçen dönem, birinci dönem karne notları baz alınarak öğrenciler bir üst sınıfa geçirildi. Ancak bu dönem uzaktan eğitimle değerlendirme yapmak neredeyse imkansız. O açıdan ‘Çocukları okula alalım, bir süre yüz yüze eğitim gerçekleştirelim ve arkasından değerlendirme yapalım’ anlayışı hakim.”

Önümüzdeki süreçte diğer sınıflar için de yüz yüze eğitimin başlayacağını düşündüklerini de belirten Yıldırım, “Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri bunu deniyor ama denerken her şeyi hazırlıyor. Okul önlerine bakıyoruz, öğrenci giriş ve çıkış saatlerinde veliler bir arada. Teneffüslerde çocuklarda sosyal mesafe kuralları neredeyse hiç yok. Maske neredeyse kullanılmıyor, bazıları çene altında takıyor. Bu durumlar korku yaratıyor. Bizler de yüz yüze eğitimden yanayız ancak gerekli önlemler alınarak… Bizler, tüm sendikaların içinde bulunduğu ‘Eğitim Bilim Kurulu’nun acilen oluşturulmasını istiyoruz. Alınacak kararlar, uygulanacak yöntemler ortak kararla çıkmalı. ‘Ben yaptım oldu’ ile olmamalı” diye konuştu.

 

‘Bu emeğin gasp edilmesidir’

Son olarak öğretmenlerin yaşadığı bir diğer soruna da dikkati çeken Yıldırım, “Sınıf öğretmenleri haftada 18 saat, branş öğretmenleri 15, meslek lisesi öğretmenleri de 20 saat derse giriyor. Bunun üzerine derse girilen her saat ek ders olarak ücretlendiriliyor ve hesabımıza yatıyor. Şu an öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu ek ders alamıyor. Kendine tanımlanan dersleri EBA üzerinden yaptıklarında birden fazla şube birleştiriliyor ama bir ders ataması yapılıyor. Bu da bize ek derssiz bir maaş anlamına geliyor. Bizler zaten ek derslerin yetersiz olduğunu düşünür ve iyileştirilmesine yönelik talepte bulunurken öğretmenlerimiz ek derssiz olarak aynı işi ücretsiz olarak gerçekleştiriyor. Bu da emeğin gasp edilmesi demektir. Bu konuyla ilgili de yargı sürecini başlattık. Bir an evvel bu sorunun da çözülmesini talep ediyoruz” dedi.