ÖĞRETMEN
Giriş Tarihi : 13-04-2018 18:40   Güncelleme : 13-04-2018 18:40

Şiddet Son Bulmuyor. Öğrenci Tartıştığı Öğretmenin Burnunu Kırdı

Öğretmene şiddet son bulmadan yoluna devam ediyor. Neredeyse her gün öğretmene şiddet haberleri yapılıyor. Bugün yine Niğde'de tartışma yaşadığı öğretmenine yumruklu saldırıda bulunan lise öğrencisi, öğretmeninin burnunu kırdı.

Şiddet Son Bulmuyor. Öğrenci Tartıştığı Öğretmenin Burnunu Kırdı

Öğretmenlere yönelik şiddet artarak devam ediyor. Kimi gün velisi, kimi gün öğrencisi durmak bilmiyorlar. Bu kez olay Niğde Fatih Lisesinde gerçekleşiyor. 
 
Niğde’de Fatih Lisesinde U. A. (18) isimli 12 sınıf öğrencisi basit bir mesele yüzünden Müdür Yardımcısı Abdullah Mumcu’yu yumruklayarak burnunu kırdı. Okula çağrılan ambulans ile hastaneye kaldırılan Okul Müdür Yardımcısı tedavisinin ardından taburcu edildi. Polis olayla ilgili soruşturma açtı. 

Haber-Yorum; Şeref ÇOPUR

Ülkemizde gün geçmiyor ki öğretmen öldürüldü, bıçaklandı, vuruldu, dövüldü, alay edildi, aşağılandı gibi haberler almayalım.

Niğde’deki olay da,  ülkemizde öğretmenlere yönelik binlerce vakadan birisi. Öğretmene şiddet gün geçtikçe artarak devam ediyor.

Bir Milli Eğitim bürokratının baktığı-dediği gibi “Peki öğrenciler nasıl, neden bu duruma geldi? Şeklinde değil… “Peki öğretmenler nasıl, neden bu duruma getirildi?” şeklinde öncelikli  soruyu sormak lazım.

Manşetimiz;  “Öğretmen şamar oğlanı oldu”

Şamar oğlanı; herkesin azarladığı ve hıncını aldığı, sürekli suçlu bulunan ve tüm bunlar karşısında 'gıkının çıkmadığı' kimse anlamında kullandığımız bir deyim.

Bir eğitimci değilim, gerek  ticaret olarak, gerekse bu toplumun bir ferdi olarak  eğitim ve öğretimi, bunların bileşenlerini takip etmek, gözlemlemek durumundayım. Ayrıca iki öğrencilik  veliyim.

Birkaç tespit de bulunalım; Öğretmenler konusunda gelişen olay ve konular ardından yapılan açıklamalar da gördüm ki ; Bakanlığın öğretmenler konusunda bir duruşu yok, öngörüsü yok, çabası da yok. 

Öğretmen net şekilde  itibarsızlaştırıldı. Öğretmenin itibarsızlaştırılması, yukarıdan aşağıya bu algının oluşturulması ile en küçük veli, öğrenci, öğretmen arasındaki bir olayda konunun kim haklı, kim haksız olduğunun araştırılmadan, olaylara,  sadece öğrenci gözüyle veya veli gözüyle bakılmasına neden  oldu. Suçlunun hemen öğretmen  veya okul idarecileri olduğu algısı oluşturuldu.

Medya da toplumun bir parçası ve oda hep veli ve öğrenci gözüyle gördü, görenleri çoğalttı.

Bütün öğretmenler sahipsiz olduğunu düşünüyor.

Bakan ve bürokratlar öğretmenin yeterince çalışmadığını, yetersiz olduğunu  söyleyebiliyor. Potansiyel suçlu  bakış açısıyla  öğretmen ötelendi, öğretmen örselendi, öğretmenin itibarı alındı.

Ötelenen, örselenen, itibarı tamamen alınan öğretmen;  bunu fark eden,  verilen algıyı yorumlamadan uygulayan bazı toplum kesimlerinin önüne   bir top gibi atıldı. Önüne gelen vuruyor. Tam bir şamar oğlanı yapıldı.

Öğretmen yıllar önce; Müfredatta, yönetmelikte olmamasına rağmen, onlarca yıldır kendi insiyatifleri ile eğitimi ayakta tutuyordu.  Öğrencinin davranışları konusunda, milli değerlerin verilmesinde, Türklük bilincinin oluşmasında, ahlaki ve dini değerlere, koridorda dolaşma tarzına, sokağın nasıl kullanılacağına,  insanlarla ve arkadaşları ile nasıl diyalog kurulacağına kadar… Öğretmen bütün bunları görev biliyor,  idealist  olarak bunları nesilden nesile aktarıyordu.

Öğretmenler insiyatif almaktan artık vazgeçti.

Bundan 10-15 yıl öncesine kadar bir öğretmenin adli ve idari  soruşturma geçirmesi sadece büyük olaylarda olurdu. Şimdi ise müfettişler, muhakkikler soruşturmalara yetişemiyor.  En basit konularda bile il – ilçe Milli Eğitim, Kaymakam, Vali soruşturma izni veriyor. Bunlar dalga dalga öğretmenler odasında konu oluyor.  Şevk ve direnç kırılıyor.  

Öğretmen hiç mi hoş olmayan işler yapmıyor, elbette yapıyor ama bu oran aslında çok düşük.

Bugün velilerin  büyük bölümü “ben sana gösteririm”,  “hesabını sorarım hoca”, “şikayet ederim ha”, “müdüre çıkarım” pozisyonuna getirildi. Veliler bu düşünceye kolayca  eriştirildi. Çatır çatır öğretmenden hesap sorar hale getirildi. Öğretmen, veli ve öğrenci karşında “kim diker seni” pozisyonuna getirildi.   Liselerde ise bugünkü burun kırma olayında  olduğu gibi veliye gerek kalmıyor. Ergen öğrenci kendini yeterli görüyor ve gereğini yapıyor. 

Öğretmene üstleri ve daha daha üstleri tarafından “hocam sen rahat ol” diyen yok. Samimi destek yok.

Öğretmen kabuğuna çekildi. Kayıtsız kalma mecburiyetinde oldu. Bırakın okul dışını, sınıftaki, koridordaki, bahçedeki öğrenciler ile  olumsuz bir duruma müdahele edemez hale geldi. Görmemeyi tercih ettirdiler. Yönetmelik ve müfredat neyi dayatıyor,  sadece onu kehren yapar hale geldiler. Bu halden öğretmenler hoşlanıyor mu? Asla!  Bu onları kahrediyor,  biliyorum.  Öğretmen bu toplumun bir parçası, toplum için, ülke için bir şeyler yapmak gerekiyorsa; Bunu,   elbette öncelikli olarak öğretmenler yapacak,  ama bunun yaptırılmamasından, kabuğuna çekilmekten, seyretmekten,  görmemeye zorlanmaktan dolayı da acı çekiyor.  

Çünkü; Alttan değişerek, devşirilerek gelen nesli ilk onlar fark ediyor ve gelecek kaygısı duyuyorlar.

Bir başka tespit; Eskiden idealist, babacan, iş bilir  okul idarecileri tipi  vardı. Bu idareciler sadece müdür değil, öğretmenlerin, öğrencilerin babası, her türlü konuda öğretmene şemsiye olan, okulda çalışma barışını sınırsız sağlayan, sorunlu öğrencileri usturuplu şekilde hizaya çeken,   sorunlu velileri öğretmenin haberi olmadan  ikna edip hoş şekilde gönderen, alaylı tabir edilen idareciler vardı.   Bugün bunlar da çok azaldı. Şuan ne yazık ki bazı idareciler, öğretmenin arkasında durabilecek kalibreye, koltuğu doldurabilecek karizmaya ve vizyona sahip  değil. Böyle olunca da,  öğretmen de, idareci de yan yana değil, birbirlerini taraf olarak görüyor. Sendika, siyasi görüş,  dünya görüşü, ego ve  kıskançlık  kaynaklı çalışma barışı da  bazı okullarda  olmadığı için,  olumsuz bir olay ile karşılandığında, ne öğretmen, nede idareci yan yana olmak bir yana  nötr dahi kalamıyor.

Siyasi irade, Bakan dan başlayarak,  eğitim bürokrasisi… Sıradan bir meslek grubu olmayan öğretmenleri – öğretmenlik kavramını  yalnız bıraktı. Arkasında durmadı farkına vardıkları halde hala da durmuyor. Eğitim ve Öğretimin bu olumsuz  durumunu fark eden veli ve öğrenci, hatta toplumun diğer kesimleri,    ne yazık ki öğretmenleri “şamar oğlanı” yaptı.

Şamar oğlanı yapılan bir meslek grubu da doktorlar. Her veli çocuğunun bir öğretmen, bir doktor olmasını ister. Ama her iki meslek gurubunu da acımasızca eleştir, aşağılar… Sonucunda  etkisizleştirilir ve şiddetle neticelenir.

Bir diğer tespit daha; Öğretmen Sendikaları

Bugün sendikaların durumu öğretmenlerin durumu ile paralel…

Bütün sendikalar. Bütün öğretmenler.  Niğde Meydanında toplanıp bu konularda basın açıklaması veya ola ki  eylem yapsa...

Bütün sendikalar. Bütün öğretmenler. Ankara Meydanında  toplanıp bu konularda basın açıklaması veya ola ki eylem yapsa...

“Eyy… Yeter artık öğretmenime dokunma” sözünü  söylemesinden daha etkili o l a m a z.

Gelinen nokta bu…
 
(borhaber.net)

Eğitim HaberleriEğitim Haberleri